27 Mart 2011 Pazar

Anadilde Eğitim

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 00:08 5 yorum
Biraz bayatlamış olsa da hala üzerinde konuşulabilinecek bir konu 'anadilde eğitim'. üzerinde çok konuşuldu çok şey söylendi. özellikle öğrenci cephesi bu konuda çok ısrar etti. bazı kişi veya grupları sonuna kadar desteklememe rağmen bu konuda ne yazıkki ters düşüyorum. Arkadaşlar bir toplumu bir arada tutan bazı şeyler vardır. dilde bunlardan biridir. belki de en önemlisidir. dil farklı olursa aynı toplum içinde çok büyük kopukluklar yaşanır. birbirini anlamayan insanların oluşturduğu yapıya toplum diyebilir miyiz? bu konu hakkında çok insanla konuştum tartıştım. şimdi diyelim ki bu annadilde eğitim olayı onların dediği gibi yapıldı. mesela kürtçe eğitim veren ilkokullar açıldı. sonrasında da liseler. e tabi doğal olarak da üniversiteler. Kürt başka bi okula gitti laz başka bir okula çerkezi ayrı bir okula. peki mezun olduklarında ne olacak? herkes illa kendi memleketinde mi görev yapcak? bu tamamen saçmalık olur. ömrünü aynı şehirde geçireceksin geçirmek zorundasın. senin anadilinin eğitimi sadece bu şehirde varsa mecbursun.

             konuştuğum kişiler bana şunu söyledi:'sonradan öğrenilen dille yapıılan eğitim kekemelik yapıyor' bilimsel açıdan pek bir bilgim yok belki de haklılar ama şöyle bi durum var şuan ben ülkemizde türkçe hiç bilmeden bi çocuğun okul çağına gelmesinin çok zor olduğunu düşünüyorum. yani illaki komşusyla konuşmak için doktorla anlaşmak için türkçe öğreniyorlar.  bu durumda çok da zor olcağını düşünmüyorum.

               anadilde eğitime başlanmasının bi sakıncası da şu atıyorum arapça türk tarihi dersi mi olcak. bu bir çalişki olmaz mı o zaman demezler mi madem eğitim arapça arap tarihi görelim. bu olayın biraz ilerisi de bölünmeye gider zaten. biz bir devletiz. farklı milletler bizim renklerimiz bunlrın kültürlerinin yaşatılmasının dillerinin unutulmamasının tamamıyla yanındayım. ama bunun tek yolu eğitim dilini ortak dilimiz olan türkçedn değiştirmk değildir. mesela okullarda seçmeli ders olarak konulabilir farklı diller. çoğunluğun konuştuğu dile göre yapılabilir. isteyen dilini çok güzel bir şekilde öğrenir. bu durumda anadilim türkçe olmasına rağmen bnde ülkemizde konuşulan farklı dilleri öğrenebilirim.

             benim anadil hakkındaki görüşlerim böyle. ayrıca çevremdeki bazı arap veya farklı kökenden olan kişiler de bu görüşümü destekliyor. yani sen türk oldğn için böyle düşünüyosun gibi bir yorumu kabul etmiyorum.

            Mutlu Günler....

22 Mart 2011 Salı

laptop'a su döküldü ne yapmalıyım?

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 19:55 3 yorum
Arkadaşlar size acı deneyimlerimi anlatacağım ki siz benim yaşadıklarımı yaşamayın. öncelikle başlıktan anlayacağınız gibi bilgisayarıma su döküldü. tamam hepimizin başına gelebilecek talihsiz bi olay ama sonrası...bilgisayar garip garip bağırmaya başladı. açılıyor ama parola yazamadğm için açamıyorum da. direkt telefona sarıldm benden daha akıllı insanlar var allahtan çevremde. bi arkadaşın tavsiyesi üzerine bilgisayarı kaloriferin üstüne koydum ki bu durumda yapılması gereken en akıllıca davranış. sabaha bilgisayar inanmazsınız düzelmişti. eskisindende sağlam olmuştu. hatta arkadaşlara biraz susamış diye espri yapıyodum ama haftasonu geçtikten sonra bilgisayarı bir açtım ki ne göreyim klavye kafayı yemiş. ha bire q basıyor (hani q da tehlikeli harf yanına a da gelince face ye girmeye korktum) neyse ben tabi çok zekiyim ya dedim ki su q nun üzerinde birikmiştir dur ben kurutma makinesiyle kurutym. makineyi en yüksek ısıda açıp qnun üzerine dayadım. sonra ne mi oldu? Ne olabilir ki makineyi kaldırdığım da tuşlar erimişti. şimdi ben ağlamayım da kim ağlasın.( aman siz siz olun kurutma makinesinden uzak durun) şimdi hem q bsıyodu hem diğerlerini basmıyodu. geriye tek çözüm kalmıştı servise götürmek o sırada garanti belgesini elime aldım ne göreyim benim 2010 model laptopumun garantisi 2008de bitmiş. güler misin ağlar mısın şimdi. gelde çıldırma. neyse ertesi gün laptopu aldık düştük yollara elimizde bi iki adresle yolda bi tane bilgisayarcı gördük. üzerinde yetkili servis yazıyodu. biz de inandık girdik adam bize bi hesap çıkardı tanrım! 300 lira bn 300ü duyunca dizlerimin bağı çözüldü. kendime geldim yine telefona sarıldım adamın bana anlattıklarının tamamının yalan olduğunu öğrendim(sahte servislere dikkat edin) neyse asıl servise ulaştık 120 lirayı bayıp yanık ıslak klavyemi değiştirdim şimdi laptopum gayet sağlıklı. olan bnim cüzdana oldu. ama siz bnm yaptıklarımı sakın yapmmayın!

17 Mart 2011 Perşembe

Hacettepe Üniversitesi Tercih Edelim mi?

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 23:17 5 yorum
Bu soruyu ben sorduğumda iş işten çoktan geçmişti. Benden sonraki arkadaşlara yardımcı olmayı kendime borç bildim.(niye biliyorsam?) Ben bu yazıda hacettepenin pek de bilinmeyen daha doğrusu Ankara'da yaşamayanlar için pek de bilinmeyen yönlerini açıklayacağım. Umarım bi faydam dokunur.

       Arkadaşlar hacettepe beytepe ve sıhhıye olmak üzere iki kampüsten oluşur. Sıhhıye kampüsü kızılaya yürüyerek 15 dk mesafededir. Ayrıca 5 dakika uzaklıkta sosyete pazarı vardır ki arayıp da bulamadığınız şey yoktur bu adının niye sosyete olduğunu anlayamadığım pazarda. Bu kampüste sağlıkla ilgili fakülteler bulunur. Aslında kampüs demek de içimden gelmiyor niye mi? Kampüs deyince insanın aklına böyle çimenlerin üstüne uzanmış ders çalışan öğrenciler alan gelir yani en azından benim öyleydi taa ki buraya gelene kadar. Burası bir hastane ve çevresindeki fakültelerden oluşuyor. Çevrede 3 tane daha hastane var ambulans sesini siz düşünün. Buradaki insanların yüzde 80i beyaz önlüklüdür.(benim içimi bunaltıyorlar) ayrıca bu beyaz önlüklülerde hiç anlayamadığım bir brujuva yanı vardır.

      Gelelim beytepeye. Beytepe sanırım ankara merkeze bağlı olan en uzak kampüs. Eskişehir yolu üstünde Odtü Bilkent ve sonra Beytepe bulunur. Buraya ulaşım genelde ego denilen ilkel yük taşımacılığı araçlarıyla sağlanır. Bu egolara binen insanlar balık istifi şekline gelirler ancak şöför amca bu duruma hiç bir zaman inanmaz. Daima arkaya döner ve 'ilerleyelim sağlı sollu yanaşalım' der. (bir gün bu şöför amcaları artı gökçek amcayı bu araçlara yolcu olarak bindirmek istiyorum). bu yolculuk süresi 50 dk ila 90 dk arası değişir nasıl demeyin ben hiç anlamıyorum. Ayrıca ulaşım için Beytepe dolmuşları da vardır ama egodan tam 75 kuruş pahalı olması talebi azaltıyor. Ulaşımdan sonra beytepeden şöyle bir bahsedelim. Bakınca hakkaten kampüs dediğiniz yerdir taa ki atk güvenlik elemanlarını görünceye kadar. Her yerdedirler. Daima kimlik kontrolü halindedirler. Gördükçe insanın okuldan kaçası gelir. Sıhhıyenin burjuva kimliği kadar beytepenin proleterya kimliği vardır.( hergün iki kampüse gidip gelen birisi olarak sanki şehir hatta ülke değiştirmişim gibi geliyor.) Beytepenin ayrıca siyasi olaylarda gurula söylemeliyim Odtüyle çok sıkı bir ilişkisi vardır.

    Hacettepenin iki kampüsünde de yüzme havuzu bulunmamaktadır.(artık liselerde bile var yuh!) öğle ve akşam aynı yemekler çıkar. Hazırlıkların tamamı beytepededir(benim bunu öğrenmem okula gelmeden 3 gün önce oldu). Sosyal yönden kulumuz malesef pek de gelişmiş değildir. Bir çok topluluk bulunmasına rağmen kafanıza uygun ve aktif olanı bir arada bulmanız bayağı bir güçtür. İşte böyle arkadaşlar hacettepe kısaca... Eğer sizi sıkmayacağımı bilsem yazacak o kadar çok şey var ki üniversitemle ilgili. Ama bu soruyu soran insanlara özel üniversiteleri burslu olarak düşünmelerini önerebilirim. Ama tabi sadece bi öneri gelene kapımız hep açık. mutluluk dolu bir gün dilerim arkadaşlar:)

16 Mart 2011 Çarşamba

depresyon

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 04:37 2 yorum
konu başlığına bakıp bu yazı kesin bilimseldir okunmaz demeyin çünkü değil. aslında konuun bilimsel boyutuyla hiç bi bilgim yok. ama şöle bi durum var bi aç gündr kndimi tabiri caizse b.k gibi hissediyordum. sabah kalkıyodum ve mutsuzum hemde böyle güneşli bi havada. enerjisini güneşten alan benim için bu iğrenç bir durumdu. inanmazsınız(yani tanıyanlar inanmaz en azından) dolabımda koca bi çikolata var hemde en kalitelisinden (reklam yapmıyacm önce paraları görelim) bn yemiyorum ya şok edici bi durum. yemek yemeği unutuyodum. sporu aksattım. sanırsam depresyondaydım. (depresyondayım unutuldum aldatıldım şarkısını mahkemeye vercem insanın pskolojisini bozuyor) ama merak etmeyin dostlar depresyonun duvarları yıkıldı bende çıktım.  hem de bir anda oldu herşey bi telefn konuşması sonrası-konuşma gerçekten alakasızdı-bi baktım bişey olmş. içimdeki darlık yine kendini heycana bırakmış. yeni şeyler ypmak için gezmek için mutlu olmak için harika bi heycan... arkadaşlar ülkemizin teyip tarfından yönetiliyo olmasına rağmen dikdatörlük yaklaşıyo olmasına rağmen ergeneknlarla aydınlarımız toplatılıyo olmasına rağmen olabillecğm en fazla derecede mutluym. umarım hepiniz bnm kadr mutlusnzdur hemde nedensiz. size bir tavsiye unutun unutamıyosanız saklayın. çok işe yarıyo. hepinize pembe günler mutluluklar:)

son olaylar!

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 01:29 0 yorum
Selam blog okurları evet işte karşınızdayım:) özlemişim yazmayı. Artık bilerek mi yoksa  bilmeyerek mi(!) hacetepe bilgi işlemin gazabına uğradım bilemiyorum. Bi kaç gündür aranızda yoktum. malesef gece saat 2de bu siteye erişim saat8.30-17.oo arası engellenmiştir diyodu. bu nasıl bi zaman kavramı anlayamadım ve bu işten anlayan bi arkadaşıma (ne hikmetse her başım sıkıştğında onun başını ağrıttım) danıştım. o da bana terimsel bişeler söyledi(şu bilgisayar olayında da hiç çakmıyorum). Büyük bir ihtimal birisi seni üniverstenin bilmem neyinden engellemiş dedi son olarak(zaten tek anladığım kısmı burası oldu). sonrasında hacetteye attığım mail mi işe yaradı yoksa birileri zerzenişlerime kulak mı verdi bilemiyorum. tabi bunların haricinde %5 lik bir kısım var ki teknik arza olayı-böyle şeyler hep beni mi bulur-olabilir. kimsenin günahını almaya niyetim yok benim ki bana yetiyo da artıyo bile.

     Bu aralar bilgisayarla ilgili çok olay yaşıyorum. mesela dün bir arkadaşım bilgisaarın tam üstünde iki eli olduğunu unutup üçüncü elini kullanmayaçalıarak içi su(!) dolu şişelerle bir akrobasi gösterisi yaptı. tabi bu konu da çok başarılı olduğunu inkar edemem ama bnm bilgiisayrda bndan nasibini aldı. sonrasında olanları hatırlamak bile istemiyorum. ben bilgisayarı bıraktım canım arkadaşımı sakinleştirmeye uğraşıyodum. burdan sna sesleniyorum bidaha böle abuk sabuk şeyler için kendini üzüp bni de yorma. neyse konuya dönersek bilgisayarın tamiri için garanti kağıdı aramaya başladım. Buldum ve bir de ne göreyim. Benim 2010 yılının eylül ayında alınmış bilgisayarımın garanti süresi 2010un ğustosunda bitmiş. tabi ben şaşkınlıklar içindeyim. aman siz siz olun yok tanıdıktan aldık akrabaydı demeyin böyle şeyleri kontrol edin. evet bu şirin baba(hala geceleri yatmadan önce şirinleri izlediğimi söylemiş miydim?) öğütünden sonra devam edelim. yine çözüm kaynağı arkadaşımı aradım daha doğrusu bn msj attım o beni aradı bnde arıyck kontör nerde... o da bilgiayarı kaloriferin üstüne koy dedi. tabi bu sırada biz bilgisayarı ne zamn açmaya çalışsak kuyruğuna basılmış gibi bağırıyo. kısa keselim bilgisayarım sabaha düzeldi. meğer birazcık su(!)samış. her ne kadar acayip alıngan bi vatandaş olsada ona burdan teşekkür ediyorum.

     evet değerli okurlar yazamadığım bu süre içinde yazdklarımla ilgili çok olumlu tepkiler aldım. hepinize tek tek teşekkür ediyorum. umarım okumaya devam edersiniz yazılarımdan sıkılmadan gerçi bu zor bi olay neyse hepinize iyigeceler ve bir tavsiye eğer iyi bir çocuk olursanız siz de şirinleri görebilirsiniz:) ben ne yazıkki hiç ii çocuk olamadım...

13 Mart 2011 Pazar

tıp tıp tıp...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 02:14 2 yorum
üç kere tıp yazdığıma bakmayın 1+6+5=12(kemal kılıçdaroğlu 7+4=12 demişti:)) kere yazmam gerekiyor. 1 sene hazırlık 6 sene pratisyen olmak için uğraş(tabi bu zamanda pratisyene hekim bile demiyorlar o ayrı dava) sonra 5 sene uzmanlık. e uzman olmak zorunda eğilsin demeyin deminki parantez içini boşuna yazmadık ya. doktor oluyorum madem bari cerrah olym demi? zaten bana bu kadar dayanma gücü veren tek şey kan sevdası. hahahahha itiraf ediyorum ben bir caniyim. kasap olcaktım doktor oluyorum. Tabiki yalan. bana kalsa arkeolog olurdum. ama malesef hacettepeyi kazanacak kadar puan alnca kmse sana ne istiyosn diye sormuyor. mecbur doktor oluyosn. ama bende babamın etkisi büyük o dedi ben doktorum sende doktor olcaksn(ya da onun gibi bişey işte). daha ne diyim lisedeyken ne istiyosn diyene mecbur tıp diyodum. kalbimden haykırarak arkeloji dediğimi kim duymak ister?

    evet yazımı takip eden bir iki okuyucum. tıp konusunu boşuna açmadık. bildiğiniz gibi (bilmeyenlerde öğrensin kutlamayanı facedeki arkadaşlarımdan silecem) 14 mart tıp bayramı. kökeni nereye dayanıyo hiiiiiç bir bilgim yok malesef. Ama bu konu hakkında bildiğim bişe var doktorlara abuk sabuk yerlerden bu tarihte çiçekler felan gelir. doktor adaylarına ne gelir onu da görecez artık:) neyse 14 mart bu sene pazartesine geliyor. ama yarın pardon bugün (saat 12 yi geçmiş) bir protesto yürüyüşü var. hakkımızı aramak iin yürüyeceğiz. gerçi biz arıyoruz ama bulamıyacağımız garanti. ne yapsınlar yani sağlığın ticaretleşmesinden faydalanan zavallı godamanlarımızı biz hakkımızı arıyoruz diye gelirlerinden mi etsinler? ASLA. Bunu düşünmek bile büyük hata. yazık onlara nerden çalıp oğullarına gemicikler alacaklar sonra demi?

    işin özü yarın bu soğukta bi taraflarımız dona dona yürüyeceğiz.(tanrım sabah nasıl kalkcam:S) sesimizi birileri duar umuduyla gemicikler yerine bu çok büyük kayıkçık alalım derler belki diye yürüyeceğiz. tek ses çok yürek olacağız. değerli okuyucular aranızda doktor veya adayı varsa tıp bayramı kutlu olsa yoksa da bayramınız kutlu olsun deliye hergün bayramnasıl olsa. e benim yazılarımı okuduğunuza göre pek de akıllı değilsiniz.pembe günler, mutluluklar:)

12 Mart 2011 Cumartesi

merhaba, hello, halao, bonjour, aloha...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 11:19 7 yorum
Çok uluslarası bir başlık olduğuna bakmayın. 8 yıldır ingilizce görmeme ve şuan hazırlıkta olmama rağmen hala konuşamıyorum. E  bu sorun benden mi yoksa eğitim sistemimiden mi kaynaklanıyor o bi muamma. Şimdi ilk yazıdan yalana gerek yok. İtitraf ediyorum dile karşı yetenekli değilim zor öğreniyorum ama 8 yılda da öğrenemiycek kadar kötü değilimdir ama o muzzam eğitim sistemimize asla laf söyleyemiyeceğimize göre(!) her ne kadar inkar etsem de ben sorunluyum. Demek ki bana tıp fakültesi kazandıran kafam dil konusunda işlemiyor. Yapacak bişey yok.

        Konudan sapmada da üstüme yok yani. Bi merhaba diyim dedim konu nerelere gitti. Önce bir tanışalım. Ben bir garip tıp öğrencisi hazan. Hacettepe tıp hazırlık öğrencisiyim. Artık arada bir kalemimiz yettikçe diyemeyeceğime göre klavyemiz bozulmayıp parmaklarımız basmaya devam ettiği sürece size burdan yazacağım. Ne konuda mı? Zor soru! Hmmmm bi düşüneyim. Siyaset olmaz sonra balyoz, çekiç, orak, engerek'on(on engerek yılanının uydurması) derken hapislerde çürürüm. Bak tam da günü bugün 12 mart. Burda bu konuya girersem yazı başka yerlere gider. neyse devam ediyorum. Bir Öğrenci(baş harfini büyük yazdım bence kutsal meslek) olarak dersler mi? Hiç sanmıyorum. Müzik, spor, sanat ne ya bu gazetenin pazar eki mi? en iyisi konu kısıtlaması yapmayalım. Ne gelirse aklıma konu o işte.

       İlk yazıdan çok uzatıp okuyan(acaba okuyan olacak mı?) bi iki insanı da sıkmaya niyetim yok. Siz tıklayınki bnde yazıyım di mi yani? E buradan bana bu siteyi armağan eden sevgili eski dostum sadettin karlı'ya teşekkürü borç bilirim. Şimdi onu burda övmeye gerek yok zaten o ünlü bir iş adamı yani herkes tanıyo. bu durumda kendimi övmeye daha çok ihtiyacım var sanırım. neyse artık bitiirelim yazımızı herkese pembe bir gün diliyorum. Mutlu olun...:)
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea