19 Mart 2016 Cumartesi

Bugün De Ölmedik

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 15:11 2 yorum
           Dünyanın en kötü şeyi kanıksamak. Artık bundan kesinlikle eminim.
           Ben küçükken önce Filistin'de bombalar patlıyordu. Ağlayan çocuklar, yaralı insanlar... Sonra Afganistan kana bulandı. Oradan parçalanmış insanları gördük haberlerde. Kuzenlerimle "sen Usame Bin Ladin ol, bana zarfla şarbon gönder" oyunu oynadığımızı hatırlıyorum. Biraz daha büyüdük bu sefer de Amerika Irak'a girdi. Saddam aşağı Saddam yukarı. Ha yakalandı ha yakalanacak... Sanki o yakalansa bombalar susacaktı. Yani herkes öyle zannediyordu. Yakalandı da. Sustu mu bombalar? Tabiki hayır? Suriye olayı çıktı bu sefer de. En büyük sınır koşumuz olunca bizi haberlerde gördüğümüzden bir tık daha fazla ilgilendirdi. Zaman zaman "yanlışlıkla" bizim tarafa düşen füzeler oldu hatta. Ve biz bütün bunları kanıksadık. Mısır karıştı, Lübnan karıştı.. İnsanlar öldü. Onlar öldükçe biz daha çok alıştık. Şimdi ise beş dakika önce geçtiğimiz yolda patlayan bombalara alışır olduk.
           Bu kadar kanıksamak normal mi? Geçen hafta dershanemin elli metre ilerisinde bomba patladı. Tam çıkış saatimizdi. kafasına parça gelen, düşen, yaralanan arkadaşlarım oldu. Rehberimdeki herkesi arayıp iyi olduklarını öğrenmek de alışkanlık haline geldi. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi devam ettik hayatlarımıza. Kuzenim bombanın patladığı durağa gitti okuluna gidecek olan otobüse binebilmek için. Ben okuluma gittim. İki üç gün sonra unutuldu gitti. Bize kalan "oraya gitmeyelim bomba patlar, buraya gitmeyelim kalabalık" oldu. Oradan buradan bomba ihbarları, canlı bomba yakalandı haberleri... "Bugün de ölmedik" diyerek girdik her gün yatağa. Sokaklar boşaldı, dershaneler tatil edildi, alışveriş merkezleri bile sinek avlar oldu. Can korkusu başka bir şey tabiki.
         Bir kaç saat önce İstiklalde bir bomba patladı. Sonrasında ağzımdan kendimden utanmama neden olacak bir cümle çıktı. "5 kişi ölmüş. Neyse ki az!" Beni bu cümleyi söylemeye iten şey işte kanıksamak. Her patlayan bombada sadece resmi açıklamada ölen 50 kişi, 100 kişi olunca 5 az gelir oldu. Oysa o 5 kişinin ne hayalleri vardı, arkasında kimleri bıraktı... Bu gün ben de böyle bir olayın kurbanı olsam benim de arkamdan böyle diyecekler. "Yazık oldu.." Bu kadar kolay mı? Bir insanın hayatı bu kadar değersiz mi?
          Ben artık arkadaşlarımın hayatından endişe etmek istemiyorum. Korkudan eve kapanmak da... "Bugün de ölmedim bakalım yarın ne olur?"

9 Mart 2016 Çarşamba

Güneş Gözlüğü

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 01:12 0 yorum
         "'Yapmam dediğim ne varsa yaptım, kınadığım ne varsa başıma geldi.' diye düşündü yağmurlu ve buz gibi bir havada topuklu ayakkabılarıyla koşarcasına okula gitme çabasında olan güneş gözlüklü kız." Hadi bu cümledeki yanlışlığı bulalım. Tükürdüğünü itinayla yalaması mı? Bunu kendine gönül rahatlığıyla itiraf etmesi mi? Buz gibi havada okula gitmesi mi? Yoksa geç kalması mı? Tabiki hiçbiri. Bu cümledeki hata güneş gözlüğü kaynaklı. Kızımızın burada güneş gözlüğü takmasındaki amaç elbette ki sezon dışı olduğu için yüzde elli indirimden "Oh my God!" liraya aldığı tırıvırı marka gözlüğünü elaleme göstermek değil. Çok değil birkaç yıl önce bu havada bu şekil birisini görse içinden tam olarak da bu düşünceler geçerdi. Ama artık geçmez. Çünkü hayatın "ASLA"ları yedirmek amaçlı bin bir oyun peşinde olduğunu isot acısı şeklindeki deneyimleriyle öğrendi. Evet gözleri de tam isot acısı sürülmüş gibi yanıyordu. Uykusundan feragat ederek yarım saatini verdiği makyajı şimdiden allak bullaktı. Böyle olacağını bile bile "gözlük belki korur da akmasını önler" umutlarıyla çıkmıştı yola. Ah bu "makyajsız evden çıkmam" davaları... Kendine okkalı bir küfür savurdu eliyle akan göz yaşlarını makyajını daha da rezil etmeden silmeye çalışırken. Kendine şöyle bir dışardan bakınca sırıtmaktan kendini alamadı. Sabahın köründe ağlayarak koşan genç, bakımlı bir kadın... Altından aşkı memnular, yaprak dökümleri çıkabilecek bu manzaranın orijinali insanı hayal kırıklığı denizinde boğulmaya sevkedebilirdi. Vardığı yerde bütün gün bir kelime öğrenmek adına kafasını patlatacak, belki hocasından azar işitecek, eve dönme anına kadar "bir aralık bulsam da ders çalışsam" diye fırsat kollayacaktı... Daha dün "hayat ne kadar da güzel" demişti. Anlaşıldı, bütün gün kendine sövmekle geçecekti. Kapıdan girdiği sırada bir yandan da şemsiyesini kendini daha fazla ıslatmayarak kapatmaya çalışırken, " bu gün Göz'e gideceğim" diye söz verdi kendine. Tutmayacağını bile bile...
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea