31 Mayıs 2011 Salı

Org. Bilgin Balanlı tutuklandı

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 10:13 2 yorum
Arkadaşlar bildiğiniz üzere "BALYOZ" adı verilen "AKP'ye karşı tehtid oluşturan herkesin tutuklanması" davasında en sonunda Org.Bilgin Balanlı'da tutuklandı. Bu şimdiye kadarki en yüksek rütbede askerin tutuklanması olayı.

                  Zamanında "Ben Muhammed müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı mustafa kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim." diyen çok sayın başbakanımız bu görüşü uğrunda karşısına çıkabilecek tüm engelleri öyle güzel ortadan kaldırıyorki. Asker tutuklamaları o kadar fazla gündemdeki artık olay hepimiz tarafından kanıksandı. bir asker mi tutuklanmış doğrudur olabilir deyip geçiyoruz artık. işte bu da ne kadar vahim durumda olduğumuzun göstergesi.

                    Bu tutuklama yabancı basında da geniş yankı buldu. Bir çok haber var ama benim özellikle Retuers deki haber dikkatimi çekti:“Balanlı Başbakan Erdoğan hükümetini yıkmak amacıyla darbe planı yapıldığı iddiasıyla tutuklanan en yüksek rütbeli asker oldu. Dava, Türkiye’nin laik ordusu ile kökleri yasaklı İslami harekete dayanan iktidar arasındaki bağları iyice gerdi.” tanımlamaya dikkat Türkiyenin laik ordusu ve kökleri yasaklı islam harekete dayanan iktidar... artık bu gizlenen bi olay bile değil.

                Önümüz 12 haziran seçimleri. anketlere baktıysanız seçim sonuçları belli. benim merak ettiğim başbakanın bahsettiği "Türkiye'yi bir din ve şeriat ülkesi" haline getirmesine ne kadar zaman kaldığı. bu süreç içinde o kadar çok şeyi görmezden gelmeye alıştık ki sanırım bir sabah uyandığımızda başbakanın bu dediğini yaptığını görünce çoğumuz şaşırmayacağız.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Beşikdüzü...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 13:42 0 yorum
  Kürkçü dükkanına dönünce bende bide burdan bahsediyim dedim. birbirimizi her ne kadar sevmesekte memleketim pardon yarı memleketim sonuçta. yapacak bişey yok..

                Beşikdüzü... türkiyenin bodrumu varsa trabzonun beşikdüzü var. hakkını yemeyelim yani. böyle dağın yamacına kurulmuş trabzonun en düz ilçesidir. yeşille mavinin kaynaştığı yer. plajları kumsalları vardır ama denize girecek hava olmaz o başka. düz olduğundan dolayı bisiklet kullanımı yaygındır (havamı da atıyım trabzonun başka hangi ilçesinde var?)

                gelelim modernlik konusuna. Şimdi trabzonu bilenler zaten beni anlayacaklardır. trabzonun doğusuyla batısı arasında koca bi dünya vardır. övünmek gibi olmasın beşikdüzü trabzonun en rahat ilçesidir. mesala doğusunda of da saat 8den sonra dışarı çıkamak mı* yorum bile yok. ama beşikdüzünde hele sıcak yaz akşamları yağmur da yağmıyorsa parklar dolar taşar. kimse kimseye karışmaz. bu da ne giymiş böyle demez.

             BEŞİKDÜZÜSPOR! Gururumuz. mavi beyazlar... 3. lige çıktı bu sene takımımız. hayal değil bi kaç sene sene sonra trabzonsporla maçlarını izleyeceksiniz.

             işte benim yeşil mavi memleketim. belki biraz fazla yağmurludur ama yinede bir günlüğüne de olsa gelip görmenizi tavsiye ederim.

15 Mayıs 2011 Pazar

hacettepe bahar şenlikleri 2011

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 13:42 0 yorum
Uzun süredir beklediğim şenlikler geldi ve ne yazık ki geçti... 4 gün o kadar kısa geldi ki tadını bile alamadım doğrusu. ama yine de muhteşemdi. gerçi ankaranın havası bize düşman gibiydi ama eğlence ruhumuzda vardı. ne yağmur ne çamur ne soğuk dinledik. 4 günde katıldım festivallere. katılanlar eminimim benin anlıyolardır ama bu sene 'aman bi festival ıslanmaya değmaz üşüdüğüme değmez dersim var sınavım  var' diyen sayın arkadaşlar kendinizi kın kın kınayın çoooook büyük bir eğlenceyi kaçırdınız. önümüzdeki maçlara bakın artık

       ilk gün  yalın vardı. pop müzikten nefret ederim biraz gönülsüzce gittim. saat 10 gibi bi baktım yağmurun altında deli gibi yalına eşlik ediyorum. buna konser etkisi deniyor sanırım. yani bugün şu varmış hiç sevmem mantığı konserlerde emin olun işlemiyo. direkt sürü pskolojisine bağlıyosunuz. ama yalına bi önerim var iki de bir "sevgilisi olanlar sevgililerine sarılsın" demesin kardeşim olan var olmayan var ne bu böyle rencide eder gibi aaaa!  yalından önce bi dj çktı. önce arkadaşımla dalga geçiyoduk bu ne ya çok aramışlardı bu insanlar ne dye oynyo fln diye. haha tabi ki bi süre sonra kalabalığa karışınca nasıl dans ettiğimizi anlamadık bile. hatta sponsor eti di ilk gün adam ikide bir "bir bilmecem var arkadaşlar" diyip durdu. bizde "öff" demedik tabiki "haydi sor sor" dedik

       ikinci gün mor ve ötesi vardı. kamuoyu yoklamasına bakılırsa fiyasko olan buymuş. ben yine çok eğlendim ama eğlence konusunda kndimi kriter almıyorum bn uçlardayım birazcık. elektrik felan kesildi. adamlarda pek bi isteksizdi. bn onlardan daha çok söledim şarkıları. bazı rivayetlere göre sahneye içip çıkmışlar. e tabi ne derece doğru bilemiyeceğim 

        üçüncü gün... hahaha hala gülüyorum halimize. saat 12de dersimiz bitti saat 6.00 ya kadar bekledik. nasıl yağmur yağıyo anlatamam. konser iptal dendi. atladık egoya dönüyoruz. tanrımmmm! bir trafik varr. 1.30 saatte  geldim yurda. ankarayı sel götürüyodu. arabalar kayık gibi olmuştu. neyse yurdda girdim veeee tlefonum çaldı. hoooooppp knser iptal diil. akıllı insan bu durumda ne yapar? "aa öyle mi neyse yapacak bişey yok bu saayten sonra bu soğukta o kadar yol çekilip beytepe ye gidilmez" der ama hiç bir zaman akıllı olduğumu iddia etmedimm. 8.30 da konserdeydik. athena yaaaa. dicek laf yok en önlere yerleştik. of of of yani bu adamlar hem eğlenmeyi hem eğlendirmeyi biliyo. hele baterist. adam bıraktı çalmayı kalktı deli gibi oynadı yaaa.bütün o ıslanmaya üşümeye yorgunluğa kesinlikle değdi.

          dördüncü ve ne yazıkki son gün. yine bir yağmur muhabbeti ama busefer dünden dersimizi aldğmz için tayfunda çıksa hortum da olsa kalcaz konsere şebnem ferah geliyo yanii.. gecikmeli bir tnk konseri... (tnk nin kıvırcık saçlaı gitaristine dikkat ettiniz mi bundan sonra edin. konserde giydiği pantolonun aynısı bnde var) 3 4 şarkı ve karşınızda şebo... küçükken sahip olduğum kırmızı rugan ayakkabılar, onlarda senin gibi ço tatlıydılar ama canımı yakardılar acıtırdılar... ile başladık. en öndeydik yine. bağırmaktan çığlık atmaktan boğazlarım mahfoldu. ya şebo salladı beytepeyii. e şebne gitti. ama eğlence bitmedi. bi darbuka bi darbukacı ve oynamaya dünden heves insanlar. ne çalarsa söyle oyna. zavallı atk güvenlik. dağılın diyolar  2 dk geçmiyo yine bi topluluk oynuyo hahaha iyi eziyetti onlara. oh canıma değsin. en sonunda darbukacıyı kaçırdılar..

            ya şimdi konserlerin bide bedava olan boyutu var. şöyleki sponsorlar eti cornetto nescafe albella bizi baya bi doyurdular. hele kahvee. artık midem bulanıyodu:) evet arkadaşlar böyle bi festival geçirrdim. umarım gicdenler en az benim kadar eğlenmiştir(e zor bi olay) gitmeyenlerde artık seneye kaçıramz. mutlu günler...

8 Mayıs 2011 Pazar

ZEUGMA Antique City

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 14:58 3 yorum

ZEUGMA       


          Ancient Zeugma City is located in Belkis Village 10 km east from Nizip / Gaziantep, by the River Euphrates. Zeugma ancient city which was established on a land of about 20 million kilometres. İt is very strategic region in terms of military and commerce, it protects its importance in each period of history.

HISTORY OF ZEUGMA


          Zeugma, which was one of the biggest cities of its period, through its population of 80 thousand people, was called with various names in various periods of history. Seleukekia Nikador, one of the Generals of the Alexander the Great, and who also became King of Syria later on, by combining his name with Euphrates river and established a city named as Selevkeya Euphrates in 300 B. C here. Then it was conquered by Roman Empire in 100 B.C. and its name was amended as Zeugma, meaning passage or bridge.

         The city is an important trade center of Hellenistic Era. After the region started to be ruled by Rome, importance of the city increased. Artistic activities increased and a cultural development is achieved in Zeugma. Zeugma’s huge wealth was reflected in the homes of its inhabitants. Rich merchants and Roman noblemen and officers vied with one another to adorn their houses with the world’s loveliest mosaics, ceramics, statues, and frescos.

         Zeugma has been described in international literature as the ‘second Pompei’. The people of Zeugma enjoyed a magnificent lifestyle in their city on the Euphrates until the Sassanid invasion in 252 AD and the city was burnt and razed. This was followed shortly after by a violent earthquake, and the city was buried under rubble, and fell into a sleep from which it was not to wake for nearly two thousand years. After the Turks took the region, the city became known as the Belkýs Ruins.


EXCAVATİONS IN ZEUGMA


       The first scientific study which proved that Zeugma is the same place as modern Belkis and it was published in 1917.  In 1987 Gaziantep Museum excavated two tomb chambers which had been discovered by antiquity smugglers. The excavation studies in the Ancient City was started in 1992 under the management of Gaziantep Museum Directorate of the Ministry of Culture. French archeology team joined the studies in 1996. In 1999 excavations were continued and was speeded up by the financial support of Gaziantep Governorship. The antique consequences which founded in the city was carried to Gaziantep museum. İn the late of 2000, a part of the antique city flooded with the construction of the Birecik dam. The excavation in Zeugma, taking in place in the region that will go under the waters of Birecik Dam has been completed on 4 October 2000. İn other parts excavations have been still going on and judgments are planning to make an open air museum.

STORİES OF SOME MOSAİCS


 


1.GYPSY GİRL




        This mosaic was found in 1992. İt was named ‘Gypsy’ because girl in the mosaic has resemblance with a gypsy.  Gypsy Girl been the symbol of Zeugma because of the mysterious look she had in her eyes. This mosaic has a speciality that she looks as if she always follow you. You feel that she always watching you everywhere. İt is believe that this mosaic is magical by some people.

 


 


 


2. ANTIOPE AND SATYROS MOSAIC


 


             Antiope is a very beatuful woman Zeus the God of Gods fell in love with Antrope after seeing her beautiy. And he approaches Antiope in shape of a Satyros. Zeus who steals Antiope’s heart and he has two children from her. But when Zeus leaves her,  Antiopes who was very much afraid of her father leaves home and marries Siklon the king of Epopeus.

 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


3.PARTHENOPE MOSAIC


 


             Parthenope was a young girl from Phrygia. She fell in love with Metiokhos but she just couldn’t bring herself to take an action against her oath. Parthenope punished herself and cut her hair and volunterily went to Compania as an exile. She there devoted herself to Dyonysos and Aphrodit who got very angry with her turned Parthenope in to a demen called Siren with a birds body and woman’s head.

 


 


 


 


 

5 Mayıs 2011 Perşembe

Darağacında Üç Fidan...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 20:02 0 yorum
  Yüreğimizin derinliklerine kök salmış bir çınardır kavgamız
  ummana ulaşmak için coşkunca
  yatağına sığmadan akan ırmaktır sevdamız
  Deniz'in, Yusuf'un, Hüseyin'in bileklerine kelepçe düşmüş
  Mahir'in o dağ yüreğine tarifi imkansız sızılar
  bağrına saplanan hançerdir boyunlarımıza yağlanan urgan
  ölüme sayılan günler özgürlüğü sayılsın diye
  düştü yola mahir, bastı tetiğe...
     Yarın 6 mayıs... Bundan tam 39 yıl önce 6 mayısın ilk saatlerine Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan Ankara Merkez Kapalı cezaevinin bahçesinde idam edildiler. 3 gencecik fidanı iğrençce katledenler sandılarki unutulurlar, hatırlanmazlar. çok yanıldılar... biz hiç unutmadık onları. ışık oldular yol oldular bizlere. emperyalizmle faşizimle savaşmayı öğrettiler bize. Marşlar şiirler öğrendik onlardan. bağıra bağıra, haykıra haykıra söylüyoruz şimdi. Deniz 25, Yusuf 25, Hüseyin 23 yaşındaydı. onlar gençliklerini yaşamak gezip eğlenmek yerine kendilerini Bağımsız Türkiye'ye adadılar. Düşünmediler asla yollarından dönmeyi.

           Deniz son mektubunda babasına şöyle der:"İnsanlar doğar büyür yaşar ve ölürler... Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu. ..."

         Yusuf'un son mektubu ise:  "...bugüne kadar davama olan inancım sarsılmamıştır.sehpaya gidene kadar da en ufak bir sarsılma olmayacaktır. ben halkımın kurtuluşu ,türkiye’nin tam bağımsızlığı için savaştım.sizler beni tanıyorsunuz.bir yıldan beri bu bir avuç sömürücüler,vatan satıcıları,isbirlikçiler elindeki bütün imkanlarla bizi dışardan yardim gören, beyinleri yıkanmış,vatan haini,dışardan emir alan,bölücü,diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya çalıştılar.bu bir avuç azınlığa göre vatanseverlik :vatan satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, nato’yu ve amerika’yi savunmak ,6. filoyu ağırlamak, milyonlarca köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak,işçinin grev hakkini engellemek,amerika’ya ve emperyalizme hizmet etmektir. biz bunlara karşı çıktık.bunun için biz vatan haini, onlar yurtsever oldular. bizi bu mücadeleden dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil kurumları eli ile asacak olanlar bilmelidirler ki . biz halkımızın kurtuluşu ve türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi uğruna şerefimizle bir defa öleceğiz.bizi asanlar şerefsizlikleri ile her gün ölecekler.."

           Ülkemizde emperyalist güçlerin oyunu gittikçe artıyor. ülkemiz parça parça satılıyor. özelleştirme diye devletin elinde hiç bir şey kalmadı. hacılar hocalar bizi yönetir oldu. Ulu önder Atatürk'ün ilkelerini hiçe sayar oldular.ergenekon balyoz dediler okumuş aydın kesimi topladılar. o da yetmedi bir şeyler yapılması gereken öğrencileri ezmeye sustumaya kalktılar. panzerlerle makinelilerle girdiler kampüslere. cemaatçi misin 'yok' o zaman sana ygs cevapları yok. artık bazı şeyleri sakalma gereği bile duymuyorlar. insanlar tutuklanırım korkusuyla ağızlarını açamaz oldu. işte ülkemiz bu durumda ama biz susmayacağız, durmayacağız, korkmayacağız. Denizlerin açtığı yolda yürüyeceğiz...

DENİZ… YUSUF… HÜSEYİN… 

o gün erken doğdu kıpkızıl güneş
altı mayıs günü üç darağacı
dağların başında tutuştu ateş
altı mayıs günü üç darağacı

toplandı katiller okundu ferman
dalgalandı deniz, kükredi arslan
çoktan bu ölüme hazırdı inan
altı mayıs günü üç darağacı

çorak topraklarda tohum saçtılar
ne korktular ne kavgadan kaçtılar
gülerek ölüme kucak açtılar
altı mayıs günü üç darağacı

son bir defa haykırdılar dünyaya
devam edin devam edin kavgaya
cellat tekmeyle vudu sehpaya
altı mayıs günü üç darağacı

zamanıyım kırılacak bu çarklar
zulüm yok olacak kurtulur halklar
asırlar geçsede anılacaklar
altı mayıs günü üç darağacı


                                                                                                              
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea