31 Aralık 2015 Perşembe

Dipten Uca 2015'e Veda

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 15:56 0 yorum
             Ve işte yılın son yazısı... "Ah 2015, sen de mi gidiyorsun? Sen de mi bitiyorsun?" deyip de arkasından deli gibi konuştuğu insanlarla "best friends forever" şeklinde fotoğraf atan densiz ya da hadsiz mahluklara mı benzeyeyim? Yok yok demem. Yalnız şu bir gerçek ki önceden bu davranış hep kadınlara yakıştırılırdı. Altın günlerinde toplanan teyzeler "kızlar bizim Aysel'in kocasını geçen kiminle görmüşler! Ay zaten pek bir pisti. Adam kaçmıştır bunun elinden." muhabbeti çevirdiği sırada tam Aysel içeri girer "şekerim ne çok özledik seni" şeklinde bir karşılanmaya tabii tutulurdu.  Ama devir değişti. Artık dedikodu merkezi erkekler oldu. Hiç boşuna yalanlamaya kalkmayın. 2015 de "kanka halısaha yapalım" diyen adamın aslında o halısahadaki kendi hariç herkesi ayrı ayrı gömdüğüne bizzat şahit oldum. Ama suç sizin değil ki. Bunların hepsi işsizlik. E bir de "sırf yalnız kalmayayım" diye edinilmiş arkadaşlıklar... Buram buram rol kokuyorsunuz.
          Yine giriş bolümünde bir güzel içimi döktükten sonra (ne yapabilirim ki? Bu mahluklarla zaten muhattap olmuyorum. Buradan yazmak daha mantıklı) asıl yazımızın konusuna dönebiliriz. Kişisel olarak baktığım zaman 2014 ve 2015 in ilk yarısı hayatımın sanki benim hayatım olmadığı dönemdi. Hani bazen olur ya. Bir şeyler yaparsınız ama neden yaptığınızı hiç bilmezsiniz. Hayat sizi sürükler ve sırf zaman aktığı için günleriniz geçer. İşte tam da öyleydi. Sebepsiz anlık mutluluklarım ve tabandaki yoğun mutsuzluğumla, benim de ilk kez tanıştığım bir Hazan vardı. Ve ben bu Hazanla ne yapacağımı bilmez bir biçimde cebelleşip durdum.
             Sonra 2015'in ikinci yarısında bir sabah uyandım ve her şey değişmişti. Sanki o gece bir peri sihirli değneğiyle dokunmuştu ve ben aylar sonra ilk kez nefes aldığımı hissediyordum. İlginç bir şekilde mutluydum. Sanki 1.5 yıllık süre bir kabusmuş da uyanmışım gibi. Önceleri bu durumun geçici olduğunu düşünerek adeta korkarak yaklaştım kendime. Nasıl olsa eski karanlığıma dönerim diye çok da alışmak istemedim. Ama haftalar geçtikçe her şey daha da iyiye gitmeye başladı. Daha çok insanla tanıştım, daha çok eğlendim. Artık ne derslerin ağırlığı, ne okul ne de dershane batıyordu. Sevdiğim bir sürü insan vardı çevremde ve yaptığım en sıkıcı iş olan ders çalışmak bile o kadar korkunç değildi artık.
            O gece ne olmuştu uykumda hiç bilmiyorum. İlahi güç, periler, hormonlar... Bildiğim bir şey varsa hayatta mucizeler olduğudur. Tüm umutlarınızın bittiği, en dibi gördüğünüz anda bile bir şeylerin düzeleceğini bilin. Hayat güzel. Hayat yaşayınca güzel. Hepinize benimki kadar mutlu huzurlu ve eğlenceli yıllar diliyorum:))
NOT:  En dipten en uca doğru olan psikiyatrik durumum boyunca beni yalnız bırakmayan, bazıları yıllanmış bazıları 2015in hediyesi olan canım arkadaşlarım, hepinizi çok çok seviyorum. İyiki varsınız iyiki hayatımdasınız:)

9 Aralık 2015 Çarşamba

Alışırsın Yani

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 18:20 0 yorum
          İnsanoğlu bukalemun misali...  Alışırsın yani...
          Her gün yeni insanlarla karşılaşıyoruz, tanışıyoruz. Yanımızdan bir sürü tanımadığımız yüz geçip gidiyor. İçlerinden bazıları hayat çemberimize küçücük olarak yapışıyor. Kimileri yapıştıkları gibi, bir süre sonra kopup gidiyor yaşam deryası içinde. Kimileri büyümeye çalışırken ya biz engel oluyoruz ya onlar. Bir boyutta kalıp öylece devam ediyorlar hayatımızda var olmaya. Kimilerini zararlı ot misali biz söküp atıyoruz henüz çok da varlıkları belli değilken. Ama kimileri var ki... İşte en tehlikeli grup..
         Onlar da diğerleri gibi küçücük giriyorlar hayatımıza. Ama sonra adeta  uterusa yapışan embriyo misali çoğaldıkça büyüyorlar. Büyüdükçe invaze olup daha da çok yer kaplamaya başlıyorlar hayatımızda. Bu süreç öyle emin adımlarla ilerliyor ki bir türlü fark edip de müdahale edemiyoruz. Öylesine alıştırıyorlar ki kendilerine hayatımızın merkezine oturuyorlar. Bir süre sonra kendimizi onlarsız düşünmemeye başlıyoruz. Tıpkı bir gün çıkıp gidebileceklerini düşünmediğimiz gibi. Ama gidiyorlar... Sanki bu kadar yerleşirken bize sormuşlar gibi bir anda çekip gitmeyi kendilerine hak olarak görebiliyorlar. Bazen açıklama yapma zahmetinde bile bulunmuyorlar. Kafalarında her zaman kendilerini haklı çıkartacak düşünceler oluyor zaten. Bazen de saçma sapan açıklamalarla belki özürlerle "sana zarar vermemek için" sanki bunun mazereti olabilirmiş gibi bir anda yokoluveriyorlar. Öyle bir boşluk oluyor ki tarifi imkansız. Görünmeyen bir uzvunuz varmış da artık yokmuş gibi. Bir parçanız kopup rüzgara karışmış gibi. Hayat melodiniz bir anda notalarını kaybetmiş gibi... Değişik, tuhaf.. Ondan öncesi nasıldı ki? Kimle konuşuyordum? Kiminle dertleşiyordum? Sabah nasıl uyanıyordum? Hangi şarkıyı dinliyordum? Sorular zihni öyle bir işgale geçer ki tüm savunma sistemi çöker. Biranda her şey alt üst olur. Tüm dengeler şaşar. Böylece insanın çöküşü başlar.
           İnsanoğlu bukalemun misali... Alışırsın yani. Canın yana yana ağlaya sızlaya alışırsın. Yok size verebilecek bir tavsiyem.  İnsan hiç kendini bir gün uyanıp da gökyüzünü ya da güneşi yerinde bulamamaya alıştırır mı? Veya alıştırabilir mi? Keşke kimseye böyle alışmayın diyebilsem. Ama ben ne kadarını yaptım ki size ne diyeyim? Balkona konan uğur böceğinin arkasından gitti diye saatlerce ağlayan insanım ben. İnanmadığımı söyleyemem belki ama şunu biliyorum ki alışırsın...
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea