29 Mart 2014 Cumartesi

30

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 16:31 0 yorum
Şerefe dostlar
Size içiyorum bu gece...
Bacağı kırık masam
Nasıl oldun, iyileştin mi?
Ya sen boyasız duvar?
İyi gördüm seni
Renklenmiş gibisin
Ooo çiçeksiz vazo
Sen de mi buradaydın?
Dostlarım,
Sizsiz ben ne yapardım?

20

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 16:27 0 yorum
Dengesizleştim bu ara
Bir bakıyorum
                Kalabalığımda boğuluyorum
Bir bakıyorum
                 Yalnızlığımdan ölüyorum
Kağıttan gemilerimde
                 Umutlarımı yüzdürüyorum
Sonra kızıp hepsini batırıyorum...
Hayaller kuruyorum gelecekle ilgili
                 Sanki gerçek olabilirlermiş gibi
Kanatlanıp göğe yükseliyorum
Sonra yerin en dibine batıyorum
Dengesizleştim bu ara
Yani her zamanki gibi...

14 Mart 2014 Cuma

100

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 22:02 0 yorum
Zaman,
Geçmişin ilacını
Gelecekte araman...
Kurduğun hayallarin
Enkazına sarılman
Kederini
Kahkahalara boğman

Zaman,
Beynindeki çatlakların
Üstünü boyaman
Kalbindeki kırıkları
Yapışkana bulaman
İçindeki boşluk
Hiç yokmuş gibi davranman

Zaman,
Kafandaki seslere
Kulağını tıkaman
Ruhundaki korkulardan
Delice saklanman
Eğer bakmazsan
Yok olacaklarını sanman

Zaman,
Unutabilirmişsin gibi
Affedebilirmişsin gibi
Kabul edebilirmişsin gibi
Avuntulara inanman
"Geçecek"lere aldanman
Umutlarını
Yeni yıkımlara hazırlaman
Kapılarını
"Birdaha"lara açman

Zaman,
Acılarına alışman
Hırsını toprağa
Öfkeni havaya
İntikamını suya
Kinini ateşe
Atmaya çalışman

Zaman
            Sadece
                         Birazcık
                                        Zaman....

12 Mart 2014 Çarşamba

99

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 12:33 0 yorum
Güneşe uçarken
Yandı kanatlarım
Oysa çoktu umutlarım
Çakıldım gerçekliğe
Açığa çıktı bütün korkularım
Ne tutuncak bir dalım vardı
Ne gidecek ışığım
Kırıldı bacaklarım          
Yok oldu solungaçlarım  
Artık
Ne hava benim
Ne deniz
Ne kara  
Kocamandı kalbim
Karanlığına aldı dünya
Renklerim döndü siyaha
Yokum ben
Eskiye veda...

11 Mart 2014 Salı

Berkin Elvan

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 13:11 0 yorum
   
    Mekanın cennet olsun Berkin... Kanın hepimizin ellerine bulaştı. 16 kilo bedenin bu ülkenin vicdanından daha ağırdı. Güle güle Berkin... Söyleyecek sözlerini, yaşayacak günlerini çaldılar senden. Güle güle...

3 Mart 2014 Pazartesi

Metro Cadısı

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 11:35 0 yorum
          Ne kadar çekici bir insanım ben yahu! Nerede saçma salak bir olay var gelir beni bulur. Ankara'nın da saçmalık konusunda master memleketi olduğunu hesaba katarsak, gün boyu trajikomik olaylarla karşı karşıya kalıyorum.
          Başkentte kadın olmak zor iş. Daha önce dövdüğüm adamlardan, dedem yaşındaki insanların attığı laflardan bahsetmiştim. Alıştım artık bunlara. Her Türk kızının başına gelebilecek şeyler. Ama son olayım hakkaten unutulmayacak cinsten.
          Yumukla(insan ve gerçek olduğunu hatırlatayım) akşamüstü sularında metronun içinde yürüyorduk. İlerde beş altı apaçi laf atmak için pusu kurmuş bekliyordu. Bunu farkeden biz düşmandan gelecek laf ataklarına karşı tedbir olarak karşı taraftan yürümeye başladık. İşte her şey o an oldu. Bir anda düşman kuvvetlerini bile şaşırtacak bir taaruza maruz kaldık. Arkadan bir teyze bir anda histerik bir gülme içerisinde: "siz böyle giyinip süsleniyosunuz, sonra kocalarımız bizi aldatıyor" dedi. Ben yine kadın kadının dostudur diyerek yüzümde bir gülümsemeyle darbeyi geçiştirmeye çalıştım. Ama teyze durmadı. Artık gülmüyordu ve üzerimize doğru hızlanmaya başlamıştı. Ortam bir anda değişti. Etraf karardı. Metronun içinde şimşekler çakmaya başladı. Kadın bir anda cadıya dönüştü. Cadınının hışmı yüzünden apaçiler bile donup kaldı. Suratı yeşil, saçları yılan oldu. Çatallı dilinin arasından söylediği sözler metroda yankı yapıyordu: "kıyafetlere bak, giyinmeye bak..."Artık dediklerinin çoğu anlamsızlaşmıştı. Kusarcasına konuşuyordu adeta. Sonra bir anda tüm oklarını üzerime çevirdi. "Sen" dedi. "Senin yüzünden kocam beni aldattı." Gerçeklik bir anda yok olmuştu sanki. Cadı tıslıyor ve iğrenç suratıyla kin kusmaya devam ediyordu. Son bir çabayla "ben değildim" dedim. "Tanımıyorum kocanı". Ama cadının kıpkırmızı gözleri daha da kızarmaya devam etti. Donup kalmıştım. Allahım rüya olmalı dedim içimden. O anda yumuğun beni çekiştirdiğini farkettim. Uçarcasına kaçtık. Arkamıza bakmadan koşuyorduk. Evime geldiğimde her şey normale dönmüştü. Yumuk'a sordum. Rüya değilmiş. En azından hala delirmemişim.
             Size cadılardan uzak, kocalarından daha da uzak, en az apaçiye maruz kalacağınız günler diliyorum:)
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea