16 Mayıs 2018 Çarşamba

Sevgilisini Spora Getiren Kız

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 14:06 0 yorum
           Yaklaşık olarak bir yıldır aynı spor salonuna üyeyim. Üyeyim deyince klasik "kayıt yaptırdım, aklıma esince uğruyorum." anlaşılmasın. Haftanın 5 günü, günde 90 dakika spor yapıyorum. Kollarımın Temel Reis, bacaklarımın Roberto Carlos olması şeklinde kanıtlarım var. Aslında amacım sınava hazırlandığım şu dönemde masa başında yağ tulumuna dönmemekti ama gelin görün ki her şeyi abartma konusunda bir üstat olan ben sporu da abarttım. Bir yerden sonra insanlara sinirlenip sinirlenip tüm hırsımı ağırlıklara yöneltmeye başladım. Paratoner gibi tuhaf insan çektiğim düşünülürse çok da şaşırmamak lazım. 3 kilo fazla kaldır, saçma bir insanın kafasına vuruyormuş gibi...  5 dakika fazla koş, cahil cahil konuşan birini tepeliyormuş gibi... Derken sonuç, salondaki kaslı amcalarla yarışan bir Hazan...
           Bir paragraf boyunca nasıl hırsla, kendimi parçalayarak spor yaptığımı anlattığıma göre asıl konum olan saçı açık, yüzünde makyaj, elinde telefon, koşu bandında tin tin yürüyen kızlardan bahsedebilirim. Bu kızlarımızın en önemli ortak özellikleri spora sevgilileriyle gelmiş olmalarıdır. Sevgilisi ağırlık kaldırırken göz ucuyla çevreyi kontrol edip, adamın gözünün başka yerle kaymasını engellemek amacıyla podyumca yürürcesine spor salonunda boy gösterirler. Yanlış anlaşılma olmasın. Bu kızları kesinlikle eleştirmiyorum. Aksine takdir ediyorum. Kız seviyor, kıskanıyor ve sahipleniyor. Asıl amacı spor yapmak olmamasına rağmen kaç saatini o adam için orada harcıyor. Adamın setleri arasında gidip öpüp elektriğini alıyor. Bir nevi topraklama yapıyor. Kızların en bakımsız, en çirkin oldukları yerde o kan kırmızısı rujuyla süzülüyor. Adeta "bak benden güzelini bulamazsın!" diyor. Arada ayıp olmasın diye eline 2 kiloluk ağırlıklardan alıp bir iki hareket yapıyor. Sonra yine gidip sevgilisini öpüyor. Kız o makyajı yüzünde tutabilmek için çaba gösteriyor. Arada gidip aynaya bakıyor, rimeli akmış mı diye. Kız seviyor beyler, dağılın...
            Hayatta herkesin bir amacı olmalı. Kimisinin amacı çok para kazanmaktır, kimisinin çok popüler olmak... Kimisi benim gibi başarılı olmak uğruna saatlerini ders çalışarak harcar kimisi de birisini elde tumak uğruna spor yapmadığı spor salonunda... Yani bakınca amaç farklı olsa da hepimiz bir şekilde emek veriyoruz, zaman harcıyoruz. Ben senin yaptığını yaparak saatlerimi başkasına yatırım yaparak harcayamam makyajlı kız. Ama seni takdir ediyor ve çabanı destekliyorum. Umarım karşındaki adam da yaptığın fedakarlığın farkındadır...

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Medeni Durumsuz

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 02:17 0 yorum
          Bu yeni kimlikler diyorum, acaba çapkın erkekleri korumak için mi yapıldı? Neden medeni durum yazmıyor? Günümüz şartları ortada. Artık kimseye güven olmuyor. Sosyal medya Güzin Abla tarzı paylaşımda bulunan sayfalarla dolu. Klasik muhabbet: “İnternet üzerinden tanıştık. Muhabbet ilerleyince buluşmaya karar verdik. 2 yıl sevgili olduk. O kadar ilgili ve mükemmeldi ki... Sonra evli ve üç çocuklu olduğunu öğrendim. Dünyam başıma yıkıldı.” İnstagramdaki bu tarz paylaşım yapan sayfalara baksan, sanırsın on evli adamın dokuzu “bekarım” diyerek sevgili yapıyor. Hayır evli, çocuklu ve işi olan bir insan, günümüz şartlarınlaki standart bir ilişkiye ayıracak zamanı nasıl buluyor anlamış değilim. Biliyorsunuz ilişkiler artık Cem Yılmaz tabiriyle “neredesin aşkım?” “buradayım aşkım” boyutunda. “Sevgilim bir saat on üç dakikadır mesaj atmıyor. Umarım başına bir şey gelmiştir. Aksi takdirde ben başına kötü şeyler getireceğim!” diyen kızı da duydu bu kulaklarım. Yani bu çapkın mı dersiniz yoksa güzel küfürlerle mi hitap edersiniz bilemediğim evli adamlar Sihirli Annem dizisindeki Perihan periyle anlaşmış olacaklar ki zamanı geri alıp alıp iki kadına da ayıracak vakti bulabiliyorlar. Artık nüfus cüzdanında da medeni durum belirtilmediğine göre paranoyak  bir kıza denk gelip “kimliğini göster” deme durumunda, yakalanma ihtimali de ortadan kalkıyor. Ben insanların medeni durumları alınlarında yazsın, kimse kimseyi bu kadar büyük kandıramasın derken sayın devlet oldu mu bu yaptığın?
            Yine bir çapkın koruyucu yöntem olarak: rezidans.... Sevgili insanlar zaten kendi iç dünyamızda yalnızlaşmaya mahküm edildiğimiz bir devirdeyiz. Kimse kimseyi anlamıyor, anlama çabasında dahi bulunmuyor. Biz ise bu durumda kendimizi daha da yalnızlaştırmak adına yüksek yüksek binalar kurup, “komşuluk” denilen kavramın hiç olmadığı, asansörde karşılaşan insanların birbirine selam bile vermediği, 7/24 kamera ve güvenlikle izlenen rezidanlara maaşımızın yarısını yatırıyoruz. Gittikçe dünyamızı, yaşam alanımızı daha da küçültüyoruz. Artık “Tanrı misafiri” kavramı tarihe karıştı. Kimse kimseye çatkapı, misafir olarak bile  gidemiyor ki! Düşünün Türk dizi ve filmlerini... Kız sevgilisine sürpriz yapmak için gelir, kapıyı çalar ve kapıyı bir sarışın açar... Artık yok. Kız sevgilisine sürpriz yapmak için geliyor. Kapıdaki güvenlik adamı arıyor. “Bilmem kim hanım kapıda” diyor. Adam, kız bilmem kaç metrekarelik siteyi yürüyüp, bilmem kaçıncı kattaki eve çıkana kadar evdekini yolluyor. Kimse yakalanmıyor, herkes mutlu.
           Aslında günümüz şartlarında insanların istediği biraz da bu değil mi? Ben hiçbir şeyi sorgulamayayım. Üç maymunu oynayayım. Ve cehaletin en ratlı meyvesi olan mutluluğu kazanayım. Alan memnun, satan memnun. Diyorum ki acaba ben ne zaman ayak uyduracağım bu zamana? Taş devrine ışınla beni Scotty!
           
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea