25 Mayıs 2015 Pazartesi

Yüksek Gerilim

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 22:53 0 yorum
         Ben sosyal medya bağımlısı değilim. Sadece ders çalışmak zorunda olduğum dönemlerde, sahip olduğum facebook, twitter, instagram ve snapchat hesaplarını 5 dakika aralıklarla kontrol ederim. Blog zaten sosyal medyadan sayılmaz. Bu durumda bağımlı olmam değil mi? Hayır aslında sorun çalışmamın 5 dakika aralıklarla kesilmesi veya her seferinde kaybettiğim 10 dakika değil. Sorun gördüklerim sonucunda artan sinir katsayım sonucu çalışamadığım saatler.
          Gerçekten sevmediği insanları çevresinde barındırmayan, bulundurmayan veya bulunsalar bile umursamayan insanlara olan özentim hatta kıskançlığım büyük. Benim istemediğim ot burnumun dibinde değil içinde bitiyor. Sinir stres durumumun çok stabil olduğunu iddia etmiyorum. Sonuçta bir Trabzonluyum. Biz adamı dövüp sonra "acidu mu uşağum" diyen tipleriz. Ama bu kadar da deneme tahtası yapmayalım değil mi benim ani yükselen gerilim hattımı? Duvarlara kafa atacağım diye nöron kıtlığına girdim. Evet evet bir süre teknolojinin nimetlerinden daha az faydalanmaya çalışayım.
         Şu da bir gerçek ki bende bu şans olduğu sürece sakin kalmak konusunda hiç başarılı olamayacağım. Aslında şans da değil bu. Bir insan evladının her yılbaşı dileği "aksiyon" olur mu? Kalbimi biri çamaşır suyuyla falan yıkamış olsa gerek, dileklerimin hepsi "vur dedik öldürdün" modunda gerçekleşiyor. Sanki birileri yukarıdan benimle dalga geçiyor. Demedi demeyin benim sonum Bakırköy. Ahan da buraya yazıyorum.
           Bir insan hayal edin. Delikanlılığın el kitabını bileğini kesip kanıyla yazmış gibi davranan. Benim çocukluğumda Alişan'ın Aynalı Tahir diye bir dizisi vardı. Siz deyin Aynalı, ben diyeyim Deli yürek, birisi şuradan bağırsın ölümsüz Polat Alemdar, bizim yan komşu desin Memoli. Bu insan kafalarda oturdu mu? Ama işte bu onu  gördüğü. Gerçekte olansa arkasından her türlü küfürü ettiği insana "Ayy bebişim bugün ne tatlı olmuşsun" (bu cümleyi azıcık abartmış olabilirim. En azından yan yana gördüğümde aralarında böyle bir diyaloğu uygun gördüm) diyen, başkası yapınca taş taş üstünde bırakmayarak eleştirdiği her türlü hareketi kendi yapan bir insan. Hadi gel de sinirlenme. Yahu hiç mi düşünmüyorsun arkadaşım " ben herkesi bir şeylerle suçluyorum, peki ben ne yapıyorum?" diye, hadi sen düşünmedin senin vicdana bir seslenelim: "hayırdır birader uyuyor musun?"
          Bir de çok sevdiğim, en tatlışkolarından bir insan modeli var ki yine çevremde bolca bulunur, her haltı yeyip de masumluk konusunda yeni doğmuş bir bebişle yarışan. Benim çenem mi düşük, yoksa Ali Ağaoğlu tabiriyle bağırsaklarım mı şeffaf bilmiyorum, arkadaş ben daha bir şey yapmadan olay Almanya'daki teyzeme ulaşıyor.  Sonra Hazan açıkla bebeğim. Hayır bir de nasıl bir olayım varsa hesap soranım da çok. Alnıma "only God can judge me" dövmesi yaptırasım geliyor. Ne yani saman altından su yürütemiyorsam dünyanın kötüsü ben mi oldum. Düşünün öyle şeyler var ki bir insan evladı hakkında bildiğim, cehennemde ondan Tayyibe yer kalmayacak. Millete sorsan dünya iyisi. Hayır nasıl beceriyorsunuz arkadaşım? Sosyal zekam mı düşük benim?
        Gece gece kapı duvar yumruklayıp komşularla papaz olacağıma yazdım. Rahatladım  mı tabi ki de hayır. Rahatlamak için çok değil şu bahsi geçen tiplerden üç beş taneye, genişce çim bir alana (kanı iyi emer) bolca da işkence aletine ihtiyacım var. Al bak yine yaptım. Daha işlemeden önce suçumu itiraf ediyorum. Yok yok benden adam olmaz. Ben gidip biraz daha sinir stres sahibi olayım. Size mutlu günler...
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea