27 Haziran 2012 Çarşamba

en uyduruk ünivarsite :HACETTEPE

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 19:20 0 yorum
        Bu hacettepe kadar dandik bir okul yok yahu! benim kıytırık yomra fen lisem bile daha iyiydi. en azından sınavdan sonra cevap anahtarı falan asılırdı. hacettepe tıpda sınav süreci çok acayip işliyor doğrusu. sınav öncesi ve esnası ösym ciddiyetinde geçerken nedense aynı ciddiyet sınav sonuçlarında bir türlü sağlanamıyor. hangi üniversitede 400 kişinin kağıdı optik okuyucuda 1 haftada okunuyordur? bizim optik okuyucu ilk icat edilenlerden olsa gerek. normal bir makine olsa yarım saatte okurdu. yada makine yenide bizim öğrenci işleri eski. bak bu mantığımı daha çok beğendim. en bayıldığım olaysa sınav sonuçlarının asılma süreci. öğrenci işlerinin önünde nöbet tutan öğrencilerle memurlar arasındaki kovalamacadan ibaret. nice yeni açılan üniversiteler şu web olayına geçti de bi hacettepe geçemedi. geçen bi geçmeye çalıştı eline yüzüne bulaştırdı. sistem kitlendi falan. altı üstü de 200 kişi girmeye çalışmıştır ama suçlamamalıyım sonuçta denedi bu da bişey. sanırım önümüzdeki yüz yıl içinde bir teşebbüste daha bulunur. 
      bir merak konumda hangi üniversitede sınav sonuçları gece 10da panoya asılıyordur? yapanı bulursam tez konum olarak bu kişinin ruh durumunu inceleyeceğim. 
        en komiği de ne biliyor musun? sınav yanlış okundu. hemde final. bir bölüm okunmamış(!) sevgili tebad (tıp eğitimi ana bilim dalı) çalışanları bu süreçte yaz için diyete girmişler beyinlerine glikoz gitmemiş ondan böyle bir şey olmuş. ama suçlamayalım onları gülben ergen gibi selülitle mi gitsinler denize. notların düşük olduğunu söyleyen arkadaşlara da "bir bölümden herkes sıfır aldı" demekle yetinmişer. doğru söylüyor adamlar ne yapsınlar 400 öğrenci aynı anda aynı bölümden sıfır aldıysa. demek ki hiçbiri çalışmamış!
          sevgili benliğim ve yüksek egom şimdi mutlu musun Türkiyenin en yüksek puanlı üniversitesinde okuduğun için? biraz daha zeki olsaydın da gideceğin üniversiteyi puanı haricinde biraz araştırsaydın ya. yok olur mu puanı yüksekse tercih edenlerin bir bildiği vardır. sen bu mantıkla devam et daha çok pişman olacaksın...

20 Haziran 2012 Çarşamba

8 fidanın yası

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 22:24 0 yorum
            "Şehitler ölmez vatan bölünmez" değil mi sevgili uyuyan halk? peki kaçınız 19 ekim 2011 de Hakkaride şehit olan 23 askerden birinin ismini hatırlıyor? eğer şehit yakınımız değilse bende dahil hatırlamayız. her seferinde aynı şey. her gün en az 1 şehit. sonra atılan sloganlar facebookta twitter de terörü lanetleyen yorumlar ve aradan 5 gün geçer... profil resmi yapılan siyah kurdelelerin yerini yine en havalısından fotoğraflarımız alır. çoktan unutmuşuzdur şehit haberlerini. ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. geri kalansa gözlerini öyle bir yummuş ve açmak istemiyor ki  şehitler ölmez diyerek kendini kandırıyor. 50 yıldır kemiğe dayanan bıçağın sapını tutuyor. iyi uykular Türkiyem...

8 Haziran 2012 Cuma

çok yorgunum, beni bekleme kaptan...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 20:02 0 yorum
      3 aylık ömrünüz kaldığını bilseydiniz normal hayatınıza devam eder miydiniz? çoğunuzun cevabı eminim "hayır"dır. "okulu veya işi bırakır tüm varımı yoğumu satar yapmak istediğim her şeyi yapardım" deriz çoğumuz. peki 3 gün ömrümüzün kaldığının garantisi var mı? bunu bile bile hala mutsuz olduğumuz şeyler yapmaya, birileri için çabalamaya geleceğimizi kazanmak için okumaya çalışıyoruz. geleceğimiz olduğunu nereden biliyoruz? açık konuşalım çoğumuz şu dünyadan istediği çoğu şeyi yapamadan göçecek. bırakın diğer ülkeleri komşu şehri bile göremeyecek. "sık dişini şu okul bitsin, sık dişini biraz para biriktir, bir evim olsun rahat edeceğim, arabayı da aldım mı tamam, şimdide evlenmem lazım, çocuk yaptık geleceğini düşünmek lazım..." gibi bahanelerle çürüteceğiz ömrümüzü. bunların çoğunun yarıda kesilme ihtimali de yüksek. örneğin ben ömrümü okumaya adadım. kendimi bildim bileli bir şeyleri kazanmak için çalışıyorum. ilk sınıf birincisi olmak için çalıştım. sonra dershane birincisi oldum. oks de derece yaptım. fen lisesine gittim. orayı dereceyle bitirdim. Türkiyenin en iyi tıp fakültesine geldim ve hala tabiri caizse inek gibi çalışıyorum. ne için? gelecekte rahat etmek için. peki kim bana bir geleceğim olduğunun garantisini verecek. yarın ölmeyeceğimi kim söyleyecek? kimse! ama ben yinede çalışıyorum öyle mi? yazık bana hemde çok yazık. ben bu uzun ince yol olayından çok sıkıldım ve yoruldum. bu yola isteyerek başlamadım, kestirme yol istiyorum... ne güzel söyler cem karaca: Çok yorgunum, beni bekleme kaptan...
NOT: Teselliye ihtiyacım yok

6 Haziran 2012 Çarşamba

Rapunzel :(

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 10:44 0 yorum
        çok mutsuzum! bir insan saçlarını kestirince ne kadar üzülebilir? işte ben o "ne kadar" sorusunun sınırlarını zorlamaktayım. küçükken en sevdiğim masal rapunzeldi. hep upuzun saçlarım olsun istemiştim ve vardı ama ama...
       2 yıldır bir parmak fazla keser diye "kırıklarını al" bile diyemediğim o güzelim 80 santimlik saçlarımın bir anda bir karışını kestirince benim için anlamlı dünya için fevkaladenin fevkinde anlamsız depresyona bodoslama daldım. kuaförden çıktığım an eski ben değildim sanki o deli dolu şen şakrak kız gitmiş yerine ağır başlı 3 dinleyip 1 söyleyen kız gelmişti. kişiliğimin tamamını saçlarımda barındırıyormuşum da  haberim yokmuş meğer. bir anda "zaten kökü bende" mantığıyla aldığım bir karardan bu kadar pişmanlık duyacağımı hiç tahmin etmezdim. ben ani kararların insanıyım. bir anda şehir dışına çıkarım, bir anda okulu kırarım, bir anda saçımı pembeye boyatırım... her şey bir anda olur bende. öyle uzun uzun düşünüp hesap yapmak hiç bana göre değildir. o yüzden satrancı sevmem. benim hayatımda öyle oturup düşünmeye yer yoktur.  çok fena intikam alırım. ama inanın bu intikamlar da doğaçlama oluyor. yani hiç bir zaman oturup da intakam planları kurmam.
        mesela geçen yaz arkadaşımın bir arkadaşıyla tanıştım (kesinlikle isim vermeyeceğim) sonra metroda karşılaştık bu çocukla. yanındaki arkadaşlarına hava olsun diye sanırım bakıp sırıtmaya yanındakilere bişeyler söylemeye başladı. deli oldum. sakin kaldım. ama içimden de "bu iş burada bitmez dedim" daha sonra bu x kişisiyle bir daha karşılaştım. bu sefer yanımda bizi tanıştıran arkadaş da vardı. o an bu "acayip maçoyum" tavırlarıyla gezen şahsiyetinin ceketinin altına sakladığı bir demet çiçek olduğunu ve o gün bir kıza çıkma teklifi edeceğini öğrendim. nereden bilebilirim bu çocuğun daha sonra en yakın arkadaşımla aynı sınıfta olacağını. gerisini tahmin edersiniz. arkadaşıma bunları anlattım o da sınıfın ortasında söylemiş. önce inkar etmiş "benim gibi adamın çiçekle böcekle işimi olur" demiş. ama sonra detayları öğrenince itiraf etmek zorunda kalmış. faceden takip ettim arkadaşlarının nasıl dalga geçtiğini. bak bunları hatırlayınca biraz düzelir gibi oldu moralim. ühühühüühüh saçlarımmmmmmmmmmmmmm....
        benim moralim yok bari bi espürük yapıyım da sizin moraliniz yerine gelsin. geçen arkadaşlarım bana geldi. hayal kuruyoruz gelecekte nerde olmak isteri diye.
umut: pizza kulesinin dibinde pizza yiyelim
ben: o zaman eyfel kulesinin dibinde de eyfel mi yiyecez puhahahahahahah (diğerlerinin yüz ifadesi -_-)
enes: kız kulesini düşünmek bile istemiyorum (işte o anda herkesin yüzü =D )
      ben mutlu olamıyorum (saçlarımmmmmmm) ama size mutlu günler...
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea