15 Temmuz 2016 Cuma

İnsan Değilim, Ne Olduğumu Henüz Bulamadım

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 00:32 0 yorum
          Acilde sıradan bir günüm;
          Bir önceki gün ilkokul arkadaşımın düğününde nikah şahidiydim. Ama malesef saat 23.00de nöbetim başlayacağı için "şahitlik ediyor musunuz?" sorusuna "eveeeeet" (hayatımda ilk kez bir nikah masasında evet dedim dua edin ikinci de olsun) dedikten 10 dakika sonra aylardır görmediğim, yıllardır topluca muhabbet edemediğim arkadaşlarıma ışık hızında veda ederek çıktım düğün salonundan. Yoldayken topuzumu üç kişinin yardımıyla açtım. Eve gelip üstümü değiştirip, topuzdan bozma saçlarımı azıcık normalleştirip hastaneye gittim. Sabah 8 e kadar gelen saçma sapan insanlara açıklama yaptım. Laf olsun diye demiyorum. Gerçekten saçma. Örneğin saat sabahın beşinde bir amca geldi. Kaşınıyormuş. "Amca burası çocuk acil, sen dermatoloji polikinliğine gideceksin." dedik. "O nerede?" dedi. Emoş da(diğer zavallı intörn) tarif etmeye başladı. Ama amca dinlemeye zahmet etmeden "kalk da bi göster" dedi bağırırcasına. "Evet sevgili amca ben 6 yıl tıp fakültesini sana yol göstermek için okudum. Gece nöbetini sana yol göstermek için tuttum. Sırf bu yüzden açım, yorgunum, bayramda ailemin yanına bile gidemedim. Hepsi sana yol göstereyim diye." Bunları amcaya daha kısa bir şekilde söyledim tabi ki çenemi yormamak adına. Sonra "polikinlikten sıra alamadık biz de acile geldik" tufanı başladı.2 yıldır gelişme geriliği mi dersin, 15 yıllık böbrek yetmezliği mi ne ararsan... "Biz diğer hastanelere güvenemedik bir de Hacettepeye geldik" Peki ben acilde size ne yapacağım? "Bi rica etseniz de polikinlikten sıra verseler?" Yok bende sabır kalmadı. Kimisini konuşarak direteni bağırarak gönderdim. Bir ara bir boşluk oldu. Bir sedyenin üstüne kıvrıldım. Odadaki klimanın kumandası kayıp olduğu için ıslak it gibi titreye titreye bir saat kadar uyudum.
           Nöbeti devrettikten sonra yarı baygın düştüm eve. Anında çekyatta uyuyakaldım. Bir uyandım saat 2 ve benim boğazım yangın yeri. Kolumu kıpırdatmaya halim yok ağrı desen o biçim. Bir ağrı kesici alıp duşa girdim. Saat 4teki nöbetime ucu ucuna yetiştim. Yalnız burada bir şey dikkatinizi çekti mi? Hala yemek yediğimden bahsetmedim. Bir önceki gün ettiğim kahvaltı ve düğünde ağzıma attığım 2 kuru pastayla kaç saat geçirmiştim. Yine tuhaf tuhaf insanlara dert anlatmaya çalışırken, en acil olanın kendi çocuğu olduğunu düşünen anne babalarla tartışırken ve bir yandan da boğaz ağrımla mücadele ederken pilim bitti. Ertesi gün, yani yarın sabah 8'de nöbetim olduğunu düşünerek asistan abladan izin aldım ve saat 10 da çıktım hastaneden. Tabiri caizse sürünerek eve geldim.
            Eve geldim gelmesine de elimi çantaya bir attım, anahtar yok. 5 gündür aralıksız nöbet tutmaktan mı, hastalıktan mı bilinmez anahtarımı bırakıp çıkmışım. Apartman görevlisini buldum. "Çilingir 1 saate ancak gelir" demesiyle beraber başladım ağlamaya. Apartmanın önüne oturdum. Hönküre hönküre ağladım. Bir yandan kendime bir yandan insanlara söverken telefonum çaldı. Nöbet arkadaşım. "Hazan koş. Diğer asistan geldi seni sordu. Erken gittiyse hakkında işlem başlatacağını söyledi" Çantamı apartmanın önüne fırlattım bu sefer bağıra çağıra küfredip ağlayarak atladım bir taksiye. Nöbet saatimin bitmesine 14 dakika var. Gittim. Buldum asistanı. Ağlamaktan ve hastalıktan yüzüm gözüm şiş, sesim travesti "beni aramışsın" dedim. "Bir hasta hazırla" dedi. Sadece bu. " Sana ne oldu? Niye ağlıyorsun? Bir yerin mi ağırıyor?" yok. Çünkü ben insan değilim. Tırnak kiriyim, çişim, bakteriyim, yere atılmış sakızım. Aldım hastayı hazırladım. Sundum. Hastaya "senin yerin acil değil" dedi bana da "kapat kaydı, yazma bu hastayı" dedi. Sonra da "nöbetin bitti çıkabilirsin" dedi. Bu seferde takside zırıl zırıl ağlayarak geldim evime. Çilingir maymuncuğu deliğe sokup çevirmek için 40 lira paramı aldı. Oturdum biraz da evde ağladım. Sonra sustum. Duşumu aldım. Yarın sabah nöbeti için saat 6 'ya saatimi kurdum. Sonra da oturup bu yazıyı yazdım.
              Söyleyeceklerim bu kadar.

3 Temmuz 2016 Pazar

İğrençlik Abidesi: YeniAkit

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 22:54 0 yorum

Hacettepe Tıp’ta içkili havuz partisi

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Ramazan ayında skandal kutlama. 44 kişinin şehit edildiği Atatürk Havalimanı saldırısının gecesinde düzenlenen yılsonu mezuniyet töreninde yaşanmayan rezillik kalmazken, hocalar ve öğrenciler birlikte kadeh kaldırdı.

Devletine milletine düşman “çapulcu yetiştirmekle” övünen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Ramazan ayında içkili havuz partisi düzenlendi. 
Tıp ve Fen Fakülteleri başta olmak üzere hükümet ve devlet karşıtı PKK, TKP, DHKP-C gibi yapılanmaların cirit attığı; mezuniyet törenlerinde öğretim üyelerinin “çapulcu yetiştirmekle” gurur duyduklarını ifade ettikleri üniversitede yaşananlar bunlarla da sınırlı değil. 
Yasadışı örgütlerin yuvası haline gelmiş olan tıp fakültesinde her yıl dine ve dindar kesime yönelik büyük saldırılar düzenleniyor.
           "Hepinizden tiksiniyorum." Bu yazıyı yazan, basan, dağıtan, satın alan... İlk okuduğumda inanamadım. Birisi dalga geçiyor veya şaka yapıyor zannettim. Ama ne yazık ki bu yazı "Yeni Akit" adıyla bilinen dindarlık çatısı altına sığınıp bağnazlıkta sınır tanımayan bir gazeteye ait. Okurken midemin bulandığı, bu kafadaki insanlara mesleğim gereği yardım ettiğim için kendimden utandığım "haberin" bir bölümünü sizinle paylaşıyorum. Nasıl bir terbiyesizliktir bu? Altı yıllık okulda sonrasında bir ömür hastanede verilen emeğin karşılığı bu mu? Arkadaşlarımızın sosyal medya hesaplarından çalınan fotoğraflarla kollarını sansürleyerek mı yapılıyor "haber" dediğiniz iğrençlik ötesi yazılar? O sansürlenen kollar gün gelecek o çirkin beynizin içindeki tümörü çıkartacak. Gün gelecek kararmış kalbinizin damarlarını tamir edecek. Gün gelecek bu yazıyı yazabilen parmaklarınızı yerine dikecek... Sinirlenmek değil artık bendeki. Çileden çıkmak.
         "Kız kısmı okumaz" diyen aynı iğrenç fikirli mahluklarla "bayan doktor muayene etsin karımı."  diyenler aynı kişiler değil mi? İnsan diyemiyorum. Yazılana haber diyemiyorum. "Hoca efendimiz" dedikleri insanların fuhuş görüntülerine "erkektir" diyen bir grup mevzu bahis. Sanırım ben düşünmelerini, düşünebilmelerini isterken bir beyinleri olduğunu, en azından savundukları "dinlerinin" gereği olarak iftiranın, gıybetin, insanı ifşa etmenin kötü bir şey hatta günah olduğunu düşünebileceklerini umuyorum. Ama yok... 
          Bu iğrenç yazının katıldığım bir noktası var. Çok da haksızlık etmek istemiyorum. "dindar kesime yönelik büyük saldırılar düzenleniyor." Doğru. Eğer YeniAkit gazetesi dindarsa ben büyük saldırı düzenlemek istiyorum. Eğer onların dini buysa benimki değil.
          İçimizdeki insanlık sevgisini  de insanlara yardım etme isteğimizi de öldürüyorsunuz ya, ne desem boş.

1 Temmuz 2016 Cuma

Acil Merkez, Patlıyor Herkes

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 18:06 0 yorum
          "Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm? Ben senin için hacettepe acilde gece nöbeti tutmayı göze almışım!" derse biri bana o sahneden çıkıp soluğu nikah dairesinde alabiliriz. Öküz gözü büyüklüğündeki pırlantadan, giyeceğim özel tasarım gelinlikten ve Maldivler'deki balayından feragat edebilirim. Yani en azından şuan için öyle düşünüyorum. Tabi ki bu 14 saat boyunca on dakika oturamadığım, tuvaletin kapısından üç kere döndüğüm (her seferinde "doktor Hazan hanım" anonsu eşliğinde), aldığım çayı ıcetea kıvamında olunca tek dikişte içebildiğim bir geceye bağlı olabilir.   

         Ben intörn olmadan önce, yani geçen hafta, kendi yazdıklarımı başka birinden duysaydım "abartmasan?" der bir de üstüne gözlerimi devirirdim. Ama siz kendi sağlığınız açısından bana böyle tepkiler vermeyin olur mu? Yani "menopoza girelim 10 yıl oldu" diyen 60 yaşındaki teyzeye "Gebelik şüpheniz var mı?" sorusunu sorup bir de üstüne cevap bekleyelim 12 saat olmadı henüz. Kafamın içinde kazı çalışması yapan bir grup var ancak bir türlü "beyin" denilen cevhere erişemiyorlar. Uykusuzluk, yorgunluk, açlık... (fakir edebiyatı değil amele edebiyatıdır bu yaptığım)          
           Tamam kabul intörnlük zor, gece nöbeti zor, sürekli bir şeyleri öğrenmeye çalışmak da zor ama insanlar... Ah o insanlar, insanlarımız... Dün sabaha karşı 3.30 sularında "daha bir hafta önce idrar tahlili yaptırdım. Niye bir daha yaptırıyormuşum?" diye atar yapan "çişi kıymeti" amcamıza bunun onun için yapıldığını sinir katsayılarım artarak açıklamaya çalışırken yeniden anons edildim. Kara bahtımdan mı kör talihimden midir bilinmez, "iş yok mu ya? çok sıkıldım" diyen üç beş arkadaş olmasına rağmen sıradaki hasta sevip de kavuşamayanlara değil Hazan'a rastgeldi. İdrar kabını hastanın eline tutuşturup, delici bakışlarımla tuvalete yolladıktan sonra yeni hastamı karşıladım. Bir yandan da  beynimin son kırıntılarıyla "şu hastanın kanını alacağım, öbürünün serumunu kontrol edeceğim, diğeri tomografiye gidecek" planları yaparken... Hastam 27 yaşında hoş bir bayan. "Şikayetiniz nedir?" dedim "kabus görüyorum" dedi. Bilmiyorum beynimi başka işlere harcadığım için midir, uykusuzluktan mıdır bir süre aval aval baktım yüzüne. Sonrasında yanlış anladığımı düşünerek sorumu tekrarlasam da cevap stabil kalmaya devam etti. Bir önceki nöbetimde kendini "dünya barış elçisi" zannedip, cumhurbaşkanıyla randevusuna geç kalan hastayı da, "kardeşim bana bavulla zehirli örümcek gönderiyor. O yüzden buraya sığındım" diyen hastayı da gayet anlayışla karşılamış olan ben söz konusu "kabus" olunca şaşkınlığımı gizleyemedim.
              "Kabus abla"yı üç evetle uğurladıktan sonra yine "dayan beynim" diyeceğim bir hastayla karşı karşıya geldim. Yalnız şunu tekrar vurgulamak isterim. Bu hastalar günün normal bir saatinde gelmiyorlar. Saat sabah 5 civarı yeni hastamızın şikayeti "öksürüyorum" Tamam, güzel, öksürmek bir sağlık problemi de güzel ablacığım üç aydır olan öksürüğün sahurda bir güzel yemeğini yiyip, çayını içince mi aklına geldi? Yarın altın gününde "ayyy  biz de dün acillik olduk!" demek için mi yapıyorsun? Abla açık konuş amacın ne? FBI ajanı mısın? Acile oğlun için kız bakmaya mı geldin? "bu saatte en paçoz haliyle güzel olanı alır yarına da düğünü yaparız" diye mi düşünüyorsun?
           Güleyim mi ağlayayım mı yoksa ikisini aynı anda yapıp acillik mi olayım bilemediğim bir günden hepinize kucak dolusu serumlar, kataterler, enjektörler... En iyisi ben yarınki nöbetime kadar aralıksız uyuyayım...
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea