21 Şubat 2015 Cumartesi

Kadına Şiddet

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 08:27 0 yorum
              Nereden başlanılır, nasıl yazılır ki? Ölümün kolayı olur mu hiç? Daha da kötüsü öldürülmek... Cinayete kurban gitmek... Sırf birilerini mutlu etmedin diye yaşayacağın onca güzel günün senden koparılması. Hem de daha gençliğin baharında denir ya, işte tam o zaman. Kalem yazmaktan utanır ama insanoğlu yapmaktan utanmaz. Her gün bir vahşet haberiyle başlıyoruz güne. Gazetenin birinci ile üçüncü sayfaları arasında bir yerde bir kıza tecavüz ediliyor, bir kadın sevgilisi tarafından ölesiye dövülüyor, bir genç farklı siyasi görüşten olduğu için katlediliyor. Gazete okuyunca, televizyonda görünce çok mu uzak geliyor size? Gelmesin. Bunları yapan caniler hepimizin çevresinde..
             Bu yazıyı okuyan kadınlar, hanginiz hayatında hiç tacize uğramadınız? Aranızda yok diyenler çıkacak eminim. Çünkü biz arkamızdan çalınan ıslıkları, atılan lafları, üzerimize kurulan mahalle baskılarını o kadar kanıksamış bir toplumuz ki bunları tacizden bile saymıyoruz. Doğal şeyler bunlar. O laf atan, bizi rahatsız eden kişi? O da doğal. Erkek işte. Peki bu erkek attığı laflar karşında, rahatsız ettiği insanlar için kimsenin tepki vermediğini görünce ne yapar? Tabiri caizse işleri büyütür. Otobüste öndeki kadına çaktırmadan dokunmalar, metroda eteğinin altını fotoğraflamaya çalışmalar derken bir yerden sonra gizlemeye gerek bile duymaz. Önde yürüyen kadının poposuna çat bir şaplak, bacağına bir cimcik... Derken "benim olmazsan taciz ederim" gerçek olur. Tecavüzler, ölümler...
            Bana ilk ne zaman laf atıldı hatırlamıyorum. Ama ilk elle tacizimi 11-12 yaşlarındayken yaşadım. Dondurma alıyordum. Birden arkadan biri bir şaplak attı bana. Döndüm. Benden bir iki yaş büyük bir çocuk. Sırıttı ve koşmaya başladı. O kadar korkmuştum ki. Oturup ağlamaya başladım. Kendime gelmem bayağı bir zamanımı aldı.
          Lisedeyken tayt modası olmuştu. Ben de heves etmiştim. Renkli giyinmeyi sevdiğim için kırmızı bir tayt almıştım. Üstüne de renkli bir tunik. O gün eve gidene kadar yediğim lafın, yaşlı amcalardan duyduğum "cık cık"ların haddi hesabı yoktu. Bunlara da alıştık.
           Üniversiteyi kazandım, Ankara'ya geldim. Bir kere kızılayda adamın tekine çakı çekmek zorunda kaldım. Bir keresinde daha önce anlatmıştım, okul yolum üzerindeki berbere isyan ettim. Bir kere yolda yürürken adamın tekini tam beni tutmak üzere yakaladım. O an Allah ne verdiyse saldırdım adamın üstüne. Gücüm ne kadar yeterse vurdum. Ben dağ başında yaşamıyorum. Çevrede bir sürü insan gelip geçiyordu. Biri bile yardım etmedi. Sonra koşmaya başladım. Adam da peşimde. Apartmana girene kadar koştum. O korkuyla merdivenlerden yuvarlandım. Eve vardığımda korkudan on dakika kadar hiç konuşamadım. Fark edip adamın üstüne saldırmasam ne olacaktı? Beni bir arabanın içine mi atacaktı? Yoksa sürükleyerek mi götürecekti?
            Daha dün okuldan eve giderken yanımdan bir araba korna çalarak geçti. Biraz önümde durdu. Ben tepki vermeden yürümeye devam ettim. Arabanın yanından geçerken pencereyi açtı 40 50 yaşlarında pis suratlı bir adam. "Ben bırakayım" dedi. "Yok" deyip hızlandım. Araba hareket etmeyince korktum. Arkama da bakamadım. Bir hışımla telefonumu aldım. Açana kadar birilerini aradım. En son annem açtı. O sırada adam geçti beni ve gitti. Eve gelene kadar telefonla konuştum. O an üşüdüğüm için ben o arabaya binsem veya adam beni zorla bindirse ne olacaktı? Benim de sonum Özgecan Aslan veya Hüsne Aslan gibi mi olacaktı?
             Benim başıma gelmez diye bir şey yok artık. Sadece bunu anlayın istedim...a
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea