14 Şubat 2016 Pazar

Sevgililer Günü Hediyesi

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 17:30
          Bana, kendimden daha aksiyonlu sevgililer gününü yaşatabilen insanla evlenirim. Kesin  bilgi.
           Normal, aklı başında, dünya sağlık örgütüne göre ruhsal, sosyal ve fiziksel yönden tam bir iyilik halinde olan yani sağlıklı insanlar malum 14 şubatta (Sayın Aziz Valentin işin gücün yok muydu senin?) sevgililerine hediye alır, yemeğe çıkartır, kapitalist sisteme katkı sağlar (çiçekçiler aç mı kalsın?) vesaire. Sevgilisi olmayanlar da "14ün 15ten farkı nedir dünya güzeli" diyerek prim yapar. Tabiki bunlar olması gereken. "Normal erişkin bir Hazan" ise hayatında ilk kez karakola düşerek kendisine harika bir gün yaşatır.
            Kuzenimin evinden dönmesini fırsat bilen ben "topla da gel" diyerek zavallının kendi boyutlarının iki katı yük yüklemesine neden  oldum. Hal böyle olunca karşılama işi de bana düştü. Sabahın köründe düştüm yola. Adeta Almancıların Türkiyeden turşu patates götürmesi tarzında zeytinyağlı, salçalı kutularla cebelleşerek metroya attık kendimizi. Birbirimizi 1 aydır görmemenin verdiği birikmiş dedikodu aşkıyla adeta kendimizden geçtik. Buraya kadar gayet olağan şeyler zaten. Sonrası mı?
            Altı duraklık, 10 dakikalık metro yolculuğunun ardından tam inmeye yeltendiğim sırada ben şok ben iptal. Çantam yok ey insanlar! O hengamede kolumdan çıkartıp yüklerin üzerine bıraktığım çantam puf! Anahtar, cüzdan, telefon ve en sevdiğim makyaj malzemelerim(tabiki makyaj çantam olmadan asla) kuş olup uçmuş. Ne yapsın bu garip Hazan mantıklı bir insan tavırlarıyla koşarcasına emniyete gittim. "Abi telefon hala açık. Sinyal..." demeye kalmadan "sen burayı Arka Sokaklar mı sandın? İzliyorsunuz onları sonra gelip bize öyle şeyler söylüyorsunuz." cevabını aldım ve kocaman bir yutkundum. Susmak bilmeyen polis amca bana "kartlarını iptal ettir" cümlesini 20 farklı şekikde dakikalar boyu anlatırken, "abi telef..." başladığım her cümleye "ama bir dinle, anlatıyorum" diyerek sabır sınırlarımı ölçmeme yardımcı oldu. Hayır adama derdimi anlatamadım ki. Ah bir dinleseydi! Sonuç olarak hayatın polisiye diziler kadar gelişmiş teknolojiye sahip olmadığını ve kartların kapatılması gerektiğini net bir şekilde öğrenerek, başım önümde evime döndüm. Kendi kendime de "bari bir kayıt falan alsaydı" diye sòylene söylene yakınlara haber verme işlemini başarıyla yerine getirdim. Hayır polis amca çene gücüyle beni etkisiz hale getirip yollamasaydı "neden polise şikayette bulunmadın?" sorularına belki cevap verirdim.
              Umut fakirin ekmeği ya işte bu arada devamlı aradığım telefon
kapanana kadar "bulunur ya" modunda volta atıp durdum. Bir yandan da kimlik, ehliyet, öğrenci kartı, gazeteye ilan, çilingir, anahtar değişimi kelimeleriyle kendime uzun uzun listeler yaptım. Bir süre sonra Yumuk'un(arkadaşım olan, hayali değil) telefonu ısrarka çalmaya başladı. Ben yine bir umut, çantanın içinde onun da kimliği vardı sonuçta, telefona koştum. Arayanın kardeşi olduğunu görünce bir meşgul iki meşgul üçüncüde "ne var?" dedim. "Kimlikleriniz nerede sorusunun karşısında yine umutla parlayan gözlerim, "şüpheli paket, patlama" kelimeleriyle tarifi imkansız bir hüzne boğuldu. Düştük yine yollara. Yolda "şimdi benim sabıkam mı olacak? İfade mi vereceğim? Ben karakollara düşecek kız mıydım?" sorularımı büyük bir nezaketle yanıtladı taksici amca ve yumuk. Girer girmez gördüğüm ilk polise "çantamı patlatmışlar" diyiverdim. Adam şok "ne patlaması" diye yüzüme bakarken ordaki başka bir polis amca "çantanız şu poşetin içinde alın" deyince inanmazsınız ama yine bir umutlandım. "Belki telefonum sağlamdır. Belki az patlamıştır" düşünceleri eşliğinde açtığım poşet karşısında kahkalarımı tutamadım. Ben yüzüm güler içim ağlarken polis amca elimize bir kalem kağıt tutuşturuverdi. "Eşyalarımı sağlam ve tam teslim aldım" yazdırıp imzalattı. O sırada oldukça geç çalışan kafam yazıp imzaladıktan sonra "sağlam olan kısım neresi" tepkisini verdi. Polis amca bir prosedür lafına başlayınca bir kaç saat önceden polis çenesini gayet iyi anlamış olan ben "eyvallah" diyerek patlak çantamla evime döndüm.
             Hayır sayın hırsız cüzdanımdan aldığın 20tl beni soktuğun masraf paha biçilemez. En sevdiğim, maaşımın dörtte birini gömdüğüm çantam, henüz servisten 1 hafta önce gelen tekefonum, makyaj malzemelerim... Hepsini bırakıp da 20tlyi alman... İstesen zaten verirdim. Tabi bana yaşattığın aksiyon ve dram da cabası. Hayatımın en sürprizli sevgililer günü için sonsuz teşekkürler(!) Çanta çaldırmak tamam da dünyada kaç insanın rugan, tatlış, en sevdiği çantası "şüpheli paket" olarak patlatılır bilemiyorum. Ayrıca bugünden öğrendiğim bir şey varsa o da "işiniz polise düştüyse yandınız." Patlamasız günler...

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea