8 Nisan 2013 Pazartesi

GİS'ten bir gün önce...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 23:23
             Yarın komitesi olan gariban tıp öğrencisi olarak karşınızdayım. Bizde son hafta genelde ders olmaz. Her şeyimizi düşünen sayın koordinatörlüğümüz bize çalışmamız için bir hafta zaman tanıyor. "Ak'il insan olamadınız  inek insan olun" diyorlar bize. Laf arasında ak'il insan olmak için hangi okul bitiriliyor? Bilen biri yardımcı olsun lütfen ak'ilsiz gelmiş olabilirim ama öyle gitmek istemiyorum. Konuya dönersek bu sene şimdiye kadar olan tıp hayatımın ders açısından bir özetini yapmak istiyorum.            
             
           Bu senenin ilk komitesi kemikti. Şuan Allah'ım ne kolay komiteymiş desem de çalışırken hiç öyle gelmiyordu. Vücuttaki 206 kemiğin her birinin girintisini çıkıntısını üzerindeki çiziğe kadar ezberlemiştik. Hayatında ilk defa anatomiyle karşılaşan bir insanın girdiği şokla beraber defalarca tekrar etmiş bir durumda girmiştim sınava. Karşılığını da fazlasıyla aldım hatta aldık. Notlar tavan yaptı. Sonuçlar bir açıklandı 80ler 90lar havalarda uçuşuyor. Bu mutlu mesut hikaye gökten üç elma düşerek burada bitmedi tabi ki. Sonraki komitemiz kastı. Biz daha zoru olamaz derken notlar sefilleşmeye başlamışken efsane kafamıza ağaçtan düşen bir hindistan cevizi edasıyla "çat" diye geliverdi. Ulu Nöro... Her tıp öğrencisi nöroyu taadacak şeklinde yapılan yorumların hakkını verdi. Geride darmadağın olmuş bir amfi dolusu gençken yaşlanmış insan bırakarak hayatımızdan geçip gitti. Tabi asıl güzelliği final zamanı yapmak üzere. Sonrasındaki komite olan kardiyo bize bir ilki daha yaşattı. İlkin adı "komite arası onbeş tatil"di. Tatil mi eziyet mi anlaşılmayan bir onbeş gün. Çalışsan çalışılmaz gezsen vicdan bırakmaz. Öyle iğrenç bir durum. Bütün bunlar olurken komitelerde yapılan tekrarların azalmasına paralel olarak notlarda da düşüş gözlendi doğal olarak. Kardiyo da geçti ve sayın GİS geldi. Ama yalnız gelmedi. Peşinde yirmi dereceye varan bir hava, açan çiçekler, uçuşan böcekler, gevşeyen gönül yayları yani kısaca baharı da getirdi. Bahar sadece bize gelmedi ama bize özel gelen bir şeyler de vardı tabi. Yorgunluk, bezginlik, bıkmışlık... Şuan tam bunların ortasındayım. Bugün manyak gibi saatlerce ders çalışmam gerekirdi ama pek başarılı olamadım malesef. Çabalamadım bile. İçime öküz oturmuş gibi hissediyorum şuan.
              Eğer ilk komitelerden birine bu kadar az çalışarak girseydim çıldırırdım herhalde. Şuan da "ah çok mesudum" diyemem ama benim gibi evhamlı bir insana göre oldukça iyiyim. Alışmak böyle bir şey herhalde. Sürekli aynı şeyleri yaşayınca insan uyuşuyor. Adrenalin bile tat vermez oldu. Hayatımdaki tek aksiyonun hiç yakamı bırakmayan lanetli tıp fakültesi olması ne kadar acı. Melankoli bir tarafa ben şimdiden sınav sonrası planlarımı yapmaya başladım. Kendimi dağa taşa vurmaya, sokağa bayıra salmaya kararlıyım. Yaklaşık üç hafta bir zamanım olacak bunun için. Bütün arkadaşlarımla gezip tozup eğleneceğim. Ama en çok zamanı kendime ayıracağım. Her ne kadar komiteye çalışmayarak hak etmemiş olsam da haksız kazançtan tutuklanmam herhalde.
           Bir yazımı daha bıkmadan okuyarak sabır sınırlarınızı gevşettiğiniz için siz bir şarkı hediye ediyorum: TNK söylüyor "elveda de..." Mutlu günler :)

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea