10 Şubat 2012 Cuma

tatilin son günleri...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 02:33
Selam baylar bayanlar bu karlı havalarda buzda kayanlar! haliniz keyfiniz nasıl? ben meteorolojiden "havalar yarından itibaren 15 derece artacak" açıklamasını duyduğumda süper derecede mutlu olacağım. karı severim (karı değil kar'ı severim aslında karı da severim ama çirkin olacak güzelini kıskanırım mesela Adriana Lima yı hiç sevmem nefret ederim) dedim, dediğime diyeceğime pişman oldum. ben kardan adam yapılabilecek, kar topu oynanabilecek kadar karı severim dedim. buzul çağına girmemize yetecek kadar kara gerek yoktu. Burdan çıkardığım ders artık ilahi güçlerden bir şey isteyecek olursam miktarını da belirteceğim. yoksa kaş yaparken göz çıkarıyorum.
           şimdilik evde, tatilde halim iyi 12 saat yatakta 11 saat tv karşısında yatış pozisyonundayım. (kalan 1 saat elzem ihtiyaçlar için) korkuyorum bu gidişle yürümeyi unutacağım. kalorifer de sıcak. oh gel keyfim gel ama bu gelen keyfin bir de acı gidişi oluyor. tıpkı benim ankaraya dönüp okula gidişim gibi. okulu seven ve 15 günlük tatilde arkadaşlarını çoooook özleyen benim gibi biri için okula gitmek şuan eziyet gibi geliyorsa tüm suçlusu eksinin altında olan sıcaklık ve yerden bir türlü kalkmayan ve her gün "Allahım bugünde bir yerimi kırmadan 2 ayağımın üstünde eve varabileyim" diye yalvarmama sebep olan buz tabakasıdır. ayrıca şuan düşündüğüm başka bir olay da gelirken yaşadığım "roter" vakasını giderken de yaşamamak. saat gece 12 de varmam gereken Trabzon'a malesef saat 2.30 da vardım. işin ilginç yanı ben bu uçağa yetişmek için 16.30da biten sınavdan 15.00da çıktım. eğer o sınavdan düşük alsaydım kendime her türlü çok pis söverdim yani. Allahtan sövmeme gerek kalmadı. yani bu araya sıkıştırayım tıp eğitimimin ilk dönemi gayet iyi bitti.
            sınavdan önceki yazılarımı okursanız tıpın ne lanet ne okunmaz bir bölüm olduğu yargısına varabilirsiniz. ama gerçek şu ki o kadar da zor değilmiş. sınav öncesi yazıların psikolojik baskı altında yazıldığını kabul edebiliriz. henüz üniversiteye başlamamış arkadaşlar eğer tıp'a gitsem mi diye düşünüyorlarsa tahmin edildiği kadar zor olmadığını söylemeliyim. aslında tıp okumanın en güzel yanı ne biliyor musunuz? şu an ki şartlarda en uzun süreli bölüm olması. neresi güzel demeyin. öğrencilikten kebap iş mi var? ne işleri yetiştirme sıkıntısı, ne aile geçindirme derdi, ne patron dırdırı ne de "bu yılı da işten atılmadan geçirebilecek miyim?" düşüncesi var. tek sorumluluk ders çalışmak. 24 saatin 2 saati çalışsanız, hadi 2 az derseniz 4 yapalım, kalan 20 saatte hiç bir sorumluluk yok. gez, toz alışveriş yap, arkadaşlarınla geyik yap, alemlere ak... say say bitmez... tabi bunu lise için söylemiyorum. lise üniversitenin yanında esaret gibi geliyor. bilmiyorum sadece benim mi üniversite hayatım çok iyi geçiyor ama ben 7 yıllık üniversite hayatımın 1.5 yıllı bittiği için oturup ağlayabilirim. keşke hep öğrenci kalsam. tabi aklınıza "o zaman uzak okulu" gibi şeytani düşünceler geliyor ama o uzatılan 1 yılda oluşan psikolojik baskının normal üniversite hayatından çok daha farklı bir durum yaratacağını hatırlatmak isterim.
            vampir gibi geçirdiğim bir tatilimin daha sonuna gelmişken yazdığım bu yazıyı okuma zahmeti gösteren okuyucularım çok şanslısınız. (teşekkür edeceğimi sandınız dimiiiiiii? ama yanıldınız) en azından hayatınızdaki sıkıntılardan bir iki dakikada olsa uzaklaştınız. son olarak size şunu söyleme istiyorum. en son "kış bahçesi" diye bir roman okudum. dün gece bitti. göz yaşlarımı ve sümüğümü silmek için her sayfanın sonunda ara vermeseydim sanırım 1 saat erken bitirirdim. harika bir kitaptı. şiddetle tavsiye ediyorum. veeeeee bugünlükte bu kadar. mutlu günler :)
           

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea