25 Şubat 2012 Cumartesi

MAĞDURUM, MAĞDURUM DA MAĞDURUM!

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 04:05
           inanmayacaksınız ama evde garip şeyler oluyor. bu ara sihirli annem, acemi cadı gibi diziler de izlemedim aslında ama sanırım zihnim benimle dalga geçiyor. ya da sürekli "evde yalnız kalınca korkmuyor musun?" gibi sorulara "hayır" cevabını vermekten yorulduğunu bildiren dilim artık "evet" demek istiyor. şimdi iki olayı da anlatışa geçiyorum.
        ilk olarak bir akşam bulaşıkları yıkadım, mutfağı temizledim böyle cif, domestos vs. reklamlarına çıkacak kıvama getirdim mutfağı. tezgahın üstünü iyice toparladım. sonra odama çıktım aradan tahmini olarak yarım saat geçtikten sonra (bu arada olay sürecinde evde yalnız olduğumu belirtmek isterim) mutfaktan tıkırtı duydum cam sesi gibi ama pek aldırmadım. üstten veya alttan gelmiştir dedim. biraz zaman geçtikten sonra susadım ve mutfağa indim ne göreyim: tezgahın üstünde çay bardağı vardı. birincisi asla yapmayacağım şey çay bardağıyla su içmektir ki misafir gelmediği sürece çay bardağı kullanmayız. ikinci olarak ben mutfağı toplarken tezgahın üstünde bir şey bırakmadığıma her türlü iddiaya girerim.
        ikinci olayda bu yazıyı yazmamdan bir kaç saat önce yaşandı. eteğimin düğmesi koptu. bende dikmek için eteği çalışma masamın üstüne koydum çekmecenin içinde harıl harıl siyah iplikle iğne arıyorum. arkadaş çekmece öyle bir hale gelmiş ki it eniğini bulamaz.bir yandan da yan odada olan arkadaşıma iplikle iğneyi görüp görmediğini sorup olumsuz yanıt alınca artık kaderime boyun eğmiş bir vaziyette  çekmeceyi kapatıyorum ve eteği dolaba asmak için elime aldım tam o sırada parmağımda bir acı hissettim bir bakarım ki eteğin üstünde siyah iplik geçirilmiş bir iğne. tabi ben şok. nasıl oldu hiç bir anlam veremedim. mantıklı bir açıklaması olduğuna eminim ama bulana kadar iğne fobim olacak herhalde. işin komik tarafı ben değil arkadaşım korktu uyuyana kadar masal anlatmak zorunda kaldım.
         neyse gece gece böyle şeyler yazmaya hiç lüzum yok di mi? siz benim uçuş sevdam yüzünden başıma geleni bilmiyorsunuz. geçen gün yamaç paraşütü için tepeye gittik. hava güneşli, ama ne hikmetse 10 kat giyinmeme rağmen titriyorum. artık derece eksi kaçlarda geziyor hiç bilmiyorum ama sanırım rahat eksi 10 var. yerde yarım metreye yakın kar.ama  inatla "uçacam" diyorum. sonuç olarak amacıma ulaştım ve uçmaya başladım. yamaç paraşütünde uçmak güzeldir de yere indikten sonra paraşütle tepeyi tırmanmak hele de karlı havada anlatılmaz yaşanır bir olaydır. o havada bile nasıl terliyorum anlatamam. tepeye vardım artık canım  çıktı ama. bir kayanın üstüne oturdum. yüzümü güneşe döndüm. yerden bir avuç karı da alıp bir güzel yüzüme sürdüm. biraz da rüzgar vuruyor ki oh! işte öyle değil. devamında mağdurum mağdurum da mağdurum! ertesi gün okula giderken kırmızı renkten nefret ettim. çünkü her türlü "kırmızılı esprinin" kurbanı oldum. bir daha domates yememeye tövbe edecek kıvama geldim. amfinin kapısından girdiğim anda gelen tepkiler "hazan nerede düştün? hazan niye ağladın? hazaaaaaaaaaaan kıpkırmızı olmuşsun, tokat mı yedin?" tabi bunlar yüzüme karşı denenler bir de arkamdan konuşulan kısım var " ayyyyy kızı gördün mü hahahaha allığı fazla kaçırmış ne komik olmuş!" ya evet ben yanaklarımı geçtim artık burnuma da pudra sürüyorum hem de kırmızı. aslında hep palyaço olmayı hedeflemiştim beceremeyince bende benzemeyi hedefledim. yahu kimsenin aklına mı yandığım gelmez. gerçi kara kış günü haksız da sayılmazlar. millet soğuktan donuyor benim yüzüm yanıyor.   işin garibi doktora gittim doktorla aramızda geçen konuşma:
ben: doktor hanım merhaba yüzüm yandı ne önerirsiniz?
doktor: ben pudrayı fazla kaçırdın sanmıştım
Allahtan 3 5 güne düzeldim. yoksa bu pudra muhabbetini daha fazla kaldıramazdım sanırım. aman siz siz olun kar kış soğuk demeyin. bu güneşin işine hiç belli olmuyor. şak diye yakıveriyor. siz kendinize dikkat edin benim gibi "pudra mağduru" olmayın. mutlu günler:)

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea