30 Haziran 2017 Cuma

Alın Yazısı

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 00:46
       Şimdi bir düşünün... Henüz 6 yaşındayken başlıyor serüven. Okumayı öğrendiğin andan itibaren bir yarışın içindesin. İlk yıllarda belki bir "aferin" için belki de bir kurdele için uğraşırken yılların geçmesiyle istekler de artıyor. "İyi bir lise kazanayım da üniversitem garanti olsun" düşüncesiyle test kitaplarının arasına gömülüyorsun. Sanki fen lisesi kazanınca her şey hallolacakmış hissi seni bir süre idare ediyor ve farz et ki kazanıyorsun. Lisede rakiplerin daha da dişli. Herkes aynı sınavda aşağı yukarı aynı dereceyle gelmiş o okula. Gördükçe, gençliğin de vermiş olduğu azimle asılıyorsun derslere. "Bir kazanayım da tıpı illaki bitirilir" düşüncesiyle dershane ve okul sırlarında dirsek çürütüyorsun. Henüz 16- 17 yaşındasın. Bu tempoya üniversitede yapacağın aktivitelerin hayali ile alışıyorsun. Çok da şikayetçi değilsin halinden. Deneme sınavları, etütler, kurslar, soru çözümleri... "Sen günde kaç soru çözüyorsun?" yarışları... Bir şekilde kendini bildin bileli hayalini kurduğun tıpı  kazanıyorsun. Doktor olacaksın, garanti. Yani sen öyle zannediyorsun. Şimdiye kadar çalıştığın dersin tıp fakültesinde devede kulak kaldığını anladığın an başlıyorsun bocalamaya. Çevren adeta yaprak dökümü.. Kimi kendi isteğiyle başka bölüme gidiyor, kimisi sene tekrarını alışkanlık haline getiriyor. Burası tıp fakültesi yok öyle alttan üsten ders alayım. Hayat diğer bölümlerdeki insanlara alttan almayı öğretirken sana sıfırdan başlamayı öğretiyor. 3. sınıf mı? oku bakalım 4 kez. Anlayınca 4.sınıfa geçersin. Çalış, çalış, çalış... "Kanka hadi partiye gidelim!" "Kanka komitem var ya" Bu muhabbet bir iki derken bir bakıyorsun diğer bölümlerden hiç arkadaşın kalmamış. E zaten sen daha okulu yarıladığın zaman onlar mezun olup iş hayatına atılıyorlar. Şimdi kopmasaydın o zaman kopacaktın, üzülme! Bir şekilde 4.sınıfa gelmeyi başardıysan şimdi de hayat sana "rütbe"yi öğretecek. Asistan, hoca, hemşire, hepsi senden kıdemli. İyi öğren bu rütbe olayını. İntörnlüğünde daha çok işine yarayacak. Şimdi de sözlüler var. 2 haftada bir hocaların karşısında terleyeceksin. Hadi çalış çalış, durma. Hoooop şimdi de dershane başladı. "O nerden çıktı?" deme hiç boşuna. Kocaaaa hacettepe tıp'ı bitirip pratisyen kalamazsın. Uzmanlık şart. Tus'u özetliyorum. En iyi ihtimal 10.000 sayfa. Otur satır aralarına kadar ezberle. Bu kadar. "Kim en iyi ezberler" yarışmasına hoş geldiniz! Doktorluk bunun neresinde? İntörnlükte işte. Dershane dersleri, nöbetler, asistan eziyetleri, idrar taşımalar hepsi bir arada! Cem Yılmaz tabiriyle "little little, in to the middle" Hadi hadi tus yaklaştı çalış. Yaz tatili nedir ki onun senin hakkın olmadığını 24 yaşına kadar anlaman gerekirdi...
      İşte tam bu noktadayım. 24 yaşımda hala oturup "ders çalışmak istemiyorum" diye bağıra çağıra ağlayabiliyorum. Sanırım derslerin arasında kaybolurken büyümeyi de unuttuk bir yerlerde. Ben 12 yaşımda da dershaneye gidiyordum. Şimdi de gidiyorum. 12 yaşımdayken ders çalışmamak için değil, Ahmet beni sınavda geçti diye ağlıyordum. Değişen tek nokta bu. Hatta belki o zaman daha olgundum bile diyebilirim.
         Bu "korkunç" hayal (size hayal bana gerçek" burada da sınırlı kalmıyor. Bir şekilde tusu kazandın, hocaların egosunu sevip okşayıp büyüttüğün bir asistanlık ve sonrasında doğu görevi... Hadi diyelim ki asistan olmak istemedin. Hakkın ya. "Ben pratisyen kalacağım" dedin. Devlet baba sana ordan el sallıyor, bak. Git otur kucağına da sevsin seni biraz. Ne sandın "24 yıldır okuyorsun, al bu diploman" diyeceğini mi? Yok öyle dünya değil yok öyle Türkiye. "Hadi yavrum git bakayım zorunlu göreve. Şöyle bir iki yıl gönlümü hoş et, sonra vereceğim ben sana diplomanı. Demek Yüksekova'ya gitmek istemiyorsun. Peki işsiz mezunsun o zaman. Ama lise mezunu. Üniversite diploman pufff!"
          Artık ağlanacak halimize mi gülüyoruz. gülünecek halimize mi ağlıyoruz orası biraz muamma. Bu gün zorunlu hizmete 2 ay geç başlamak uğruna dekanlıkta verdiğimiz savaştan sonra hayatıma küfretmek yerine instagramda benim yaşımda olup, ders çalışmak zorunda olmayan arkadaşlarımın hayatlarına imrenerek bakarken gelen bir mesajla kahkaha atarken buldum kendimi. Asıl amacım kahkahamın nedenini açıklamaktı ama ruhumun karanlık parçası biraz karamsar bir girişle yazımı sabote etti. Neyse sonuçta hiç tanımadığım bir vatandaştan gelen mesajı ve vatandaşın hayalini gerçeğe nasıl dönüştürdüğümü aşağıda görmektesiniz. Mutlu günler :)

2 yorum:

Dr.Ayşe dedi ki...

Blogunu yeni keşfettim tüm yazılarını bir gecede nöbetteyken okudum intörn doktorluğu o kadar doğru anlatmışsın ki birinin bunları anlatması bi nevi terapi oldu benim için mezuniyetin hayırlı olsun yolun açık olsun güzel insan umarım bir gün tanışırız ee mecburi ne güne duruyor ihtimal var yani 😄😉

Hazan Çıtlak dedi ki...

Çok teşekkür ederim kiii😇😇 mecburi olmadı asistanlık... Doktorların şehir şehir gezdiği düşünülürse karşılaşma ihtimalimiz yüksek gibi😌

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea