27 Ağustos 2016 Cumartesi

Yarım

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 08:36
          Çok eskilerde hiç yarım kalmış yazım olmazdı. Tıpkı yarım kalmış işimin de olmadığı gibi. Kalbim de hiç kırılmamıştı. İncecik camdan bir heykel gibiydim. Sonra... Sonrası klasik aslında. Bir kere kırıldım yapıştırdım, iki kere, üç kere... Bir yerden sonra yapıştırmaya bile üşenir oldum. Üstünü kapattım, kimse göremedi. Benim canımın yandığıyla kaldı. İşte bu zamanlardan sonra tamamlanamayanlar oldu hayatımda. Duygular, işler, yazılar... Karıştırırken orayı burayı eski, olduça eski bir yazımı buldum. Ne zaman yazılmış belli değil. Hatırlamıyorum bile. Tek özelliği yarım olması. Tamamlamayı düşünmedim bile. Yamuk yumuk bir şey olacaktı. Onun yerine yarım haliyle paylaşmak istedim, tamamlanamayanların hatırına.
                    "Ömrün iki damla gözyaşım kadar. Onu da bir rakı bardağın içine akıtırım,  sabaha karşı kurulan bir masada... Yanlış anlama ne sana yazdıklarım ne de seninle ilgili olanlara. Hepsi kendime. Dedim ya iki damla gözyaşımsın sadece. Tıpkı senden öncekiler ve senden sonra olacak olanlar gibi.
          Sana sıfatlar yükledim, hiç hak etmediğin talep dahi etmediğin sıfatlar. .. Senin bir suçun yoktu, ne sana verdiğim değerde ne de bu değeri karşılayamamanda.  Sen yapman gerekeni yaptın.  Ben ise hak ettiğini yapamadım. Farklısın sandım.  Neye güvenerek bilmiyorum.  Senin sözlerine mi? Sanmam. Sözlerin tutulmayan şeyler olduğunu çok eskilerde öğrendim ben, kafamı duvarlara vururken. Yaratılıştan ötürü sanırım. Bir daha yapmamlara yapmayacağım eklemeyi çok seviyorum. Mesela bir daha beklentiye girmem demiştim tarih olmuş bir zamanda. Tutamadım yine kendimi. Eskisi kadar yükseğe uçamıyordum bu kırık kanatlarla.  Ne kadar tamir olmuş olsalar da kırıktılar sonuçta. Yine de senin için fazlaydı ya da fazlaymış anladım. Çok..."

1 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea