16 Nisan 2014 Çarşamba

Bedava

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 15:49
          Kucağımda bilgisayar, gözümde markalı güneş gözlüğü mor benekli pijamalarımla bile cool olmayı başarıyorum. Balkon cool'u... Bahar gelmiş. Bunu ne kucağımdaki bilgisayarı soba kıvamına getiren güneş ışınlarından, ne kulağımın, burnumun tıkanmasına, sesimin travesti gibi çıkmasına (kendileriyle bir sorunum yok hepsine selam olsun) neden olan kar temalı polenlerden, ne de converse ile dışarı çıktığım her gün ayaklarımın şalap şulup şeklinde ıslak seslerinden anlıyorum... Ben baharın geldiğini karşı komşumun balkona astığı içliklerden anlıyorum. Bir kışı, elaleme "bu sene de pek soğuk yapmadı , yaz kurak geçecek" diyerek gerek bir meteoroloji uzmanı gerek bir medyum izlenimi veren ama aslında içinden "içliğim şekil, soğuk vız gelir" diyen kel, göbekli, 91 model tofaş arabası olan amca. Aslında amca pek uygun olmadı. Dayı? Yok yok enişte. Kesinlikle enişte. Pazar günü coluğu çocuğu, kayınçoyu, baldızı ve olmazsa olmaz 20 kiloluk karpuzu kartalın arkasına atıp pikniğe giden enişte. Giderken bir kışın üstüne çıkardığı içliklerinin verdiği rahatlama hissiyle gömleğinin açık düğmelerinden beyaz atleti görünen enişte. Gidilen piknikte kendisi için özel getirilmiş mindere çöken ve mangalla uğraşan kayınçoya emirler yağdıran, tek görevi karpuzu kesip soğuması için güneşe koyan enişte...
        Bu aralar çok pis deliresim var. Koca bir psikiyatri komitesinden sonra delirmek de abes mi oldu ne? Neyse... En temizinden bir şizofren mesela. Basitinden bipolar kişilik bozukluğu da olur. Her istediğimi yapıp, söyleyip herbir şeyden muaf olmak... İş yok, ders yok, en güzeli uğraşmak zorunda olduğun insanlar yok. Gelene "gölge etme, başa ihsan istemem" diyecek kadar rahat bir kafa... Hırs yok, düşman yok... Arkandan fısıldanacak iki elime: "hasta o" sanki kendileri sağlıklıymış gibi. Sanki bu kadar kötü, karanlık, hırs dolu düşüncelerle normallermiş gibi. Zaten gerek bir zamanlar pembeye boyattığım saçlarım, gerek insanların arkamdan "cesaretine kurban olayım" şeklinde bağırmalarını sağlayacak rengarenk kıyafetlerim, gerekse kütüphanede halay çekmemi sağlayacak enerjimle hep "anormal" damgası yemiş bir insan olarak bir de "deli" deseler çok dokunmaz.
      Bir karavanım olsun sürmeyi bilmesem de... Çekeyim dere tepe bedava, yağmur çamur bedava bir yere. Ama hürriyet kelle fiyatına olmasın. Bedeva yaşayayım bedava.... Gittiğim ormanlarda koca ayaklı, tek gözlü devlerle tanışayım. Belki ayrık vadiye ulaşır elflerle kahvaltı yaparım. Belki uslu bir çocuk olursam şirinler bile görebilirim.  Bir mantar yer solungaçlanırım. Denize ulaşır balıkadamlarla denizkızlarıyla dans ederim.  Sonra kanatlanır uçarım. Yukarı daha yukarı. Ay'da bir mola veririm. Çekirdek çitleyip dünyaya tükürürüm. "Alın size kalsın dünyanız, götünüzü yaya yaya içiniz gibi karartın derim. Sonra marsa giderim. Uzaylı dostlarım karşılar beni. Dünyada kalmayan bir iyilikle, misafirperverlikle konuk ederler beni. Giderken "yine gel" derler. Kibarca "siz de gelin" derim. Sanki çağırabileceğim bir yerim varmış gibi. Bütün kötülüğüyle Ay'dan tükürürken vazgeçmiştim dünyadan. Oradan samanyoluna giderim. Samanları pembe pamuk şekerdenmiş. Patlayana kadar yerim. Oradan da uzaklara daha uzaklara... Hiç keşfedilmemiş çikolata gezegenine, dondurma ülkesine, parlak ışık galaksisine giderim. Sonra da sonsuzluğa yerleşirim. Bedavaymış orada her şey. Bedava yaşarım bedava...

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea