12 Aralık 2012 Çarşamba

bir zavallı ben...

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 20:49
       değerli okuyucu bu gün sana çok güzel bir soru sormak istiyorum. "kendini nasıl tarif edersin?" gayet basit gibi görünen ama aslında en az nöroloji komitesi kadar zor olan bir soru. (evet nörodaayım, bir şey anlamıyorum, anladığımı saniyeler içinde unutuyorum. japon balıklarına "hafızanız ne kadar uzun" diyesim var) ben bu soruyu yıllarca "optimistik, bardağa dolu tarafından bakan, ne istediğini bilen, azimli, güçlü biriyim" diye cevaplardım. tıp fakültesi öyle kötü böyle kötü diyorum ama meğer benim kendimi tanımamı sağlamış, ben bunun hiç farkında değilim. bu tanım benim olmak istediğim kişiymiş. insan kendini zor duruma düşünce tanıyormuş.
      mesela hiç de bardağa dolu tarafından bakmıyorum. hatta ağzına kadar dolu bardağı dibine kadar boş görmede üstüme yok. nasıl olsa biri suyu içince boşalmayacak mı? sonra ne istediğimi hiç de bilmiyormuşum bunu da elimi attığım her işi yarım bırakarak kanıtlamaktayım. lisedeyken en büyük hayalim elektrogitar çalmaktı. dünyanın parasını verip gitarı aldım. yine dünyanın parasını kursa baydım. itiraf ediyorum sadece il hafta çalıştım. bir yıl debelendikten sonra olmayacağını anladım ve bıraktım. sonra gittim spor salonuna kaydoldum. onun mazisi de gitara benzedi. ilk hafta 2 kere sonraki hafta 1 kere ve sonra 2 haftada bir kere gitmeye başladım. sonunda salonun yerini unuttum. bir sonraki aktivitem dans oldu. bachata... kursa bir heves kaydoldum yine. bu seferki farklıydı belkide ben dans için yaratılmıştım derken hevesim kursağımda kaldı. ilk dersten anladım benim gibi yeteneksizin ne işi var dansla. millet sağa gidiyor ben sola. başlamadan biten dans kariyerimin verdiği umutsuzlukla kendimi havacılık topluluğunun  toplantısında buldum. sınavına girdim (ders bile çalıştım) ve kazandım. lys sonucumu bu adar hevesle beklememiştim. ertesi gün yamaçta aldım soluğu. ben uçacağım diye zannederken yer eğitimi denilen olay çıktı. 2 hafta bıkmadan yer eğitimini tamamladıktan sonra uçacağım hafta hobaaaa yağmur yağdı. yine de bıkmadım devam ettim .(bu benim için rekor) sonraki hafta hafta sonu sabah 7de kalktım. giyindim ve gittim. hava güneşli. tamam dedim bu hafta uçacağım. uçtum da ama 20 kiloluk paraşütü 60 70 metrelik yamaca 1 saatte taşıyıp 3 dakikada aşağı inmek olayı bende büyük bir çelişki yarattı. "uçmak bu muydu yahu televizyonda adamlar saatlerde uçuyorlardı?" soruma karşılık aldığım cevap "sen ancak 20 30 uçuştan sonra öyle uçacaksın" oldu. nasıl yani 20 kere daha bu yamacı o yükle mi çıkacağım? şimdi siz burada uçuş hikayemin bittiğini düşündünüz değil mi? ama öyle olmadı. ben yine    devam ettim kendimle inatlaşarak. 1 metreye yakın karda soğuktan titreyerek tırmandım o yamacı. sonunda ne oldu? düştüm evet 6. uçuşumda havalandım ve yere çakıldım yamaçtan aşağı sürüklendim. kaskım olmasa beynimin pekmezi akmıştı. bu kazayı derince bir kesik, quadriceps femoris kasımdaki bir zedelenme, yırtık bir yeni eşofman ve 1 hafta yürüyemeyerek atlattım. bir de arkadaşlarımın güzel güzel bol övgülü azarlarından hiç bahsetmiyorum. şimdi bunları yazınca arkadaşlarımın neden benimle beraber bir kursa başlamak istemediklerini daha iyi anladım.
          nerde kalmıştık? tabiki benden bahsediyorduk. ben  meğerse ne stresli bir insanmışım bu da yeni anladığım özelliklerimden biri. geçen gün bir arkadaşımla (aslı) konuşuyoruz. "dün film izledik, önceki gün de fatma'nın arkadaşları geldi çay içtik. bu gün de sinemaya gidelim mi?" benim cevabımsa aslında tüm ruh durumumu yansıtır özellikteydi. "aslı siz ne yapıyorsunuz yahu? sanki tıp değilde arkeoloji okuyorsunuz. bu kadar gezilir mi? biz bu dünyaya ders çalışmaya geldik insanlar için nefes almak neyse bizim için de ders çalışmak o" dedim ve sustum aslı yüzüme baktı "ben biraz nefes alıyım en iyisi" dedi.
          üniversite mi beni böyle stresli, mutsuz, huzursuz ve maymun iştahlı biri yaptı yoksa aslında hep böyleydim de haberim mi yoktu bilmiyorum. ama size tavsiyem benim gibi olmayın sağlığa çok zararlı. mutlu günler:)

       
         

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea