5 Ekim 2018 Cuma

Show must go on

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 02:57
              Uyuyamıyorum. “Ne var bunda?” diyerek gözlerini devirme. En iyi sen bilirsin mutsuz olduğumda unutmak için, mutlu olduğumda mutluluğum  uzun sürsün diye uyurum ben. Ve şimdi uyuyamıyorum. Bakma öyle dik dik yüzüme. Tamam itirafsa itiraf... Sorunlarımdan kaçmak, olmuşları kabullenmek ve olabilecekleri düşünmemek için kendime basit problemler yaratıp beynimin tüm hücrelerini bunları çözmek için kullanıyorum. Beni suçlarken dönüp bu noktaya hiçbir şey yokken gelmediğimi hatırlasan, bir faydası dokunabilir. Hayır tüm suçu kadere atacak kadar aciz değilim. Ne yani ilahi güçler benim geleceğimi yazarken “bunum dramı çok olsun, reytingler artar.” mı dediler? Herkes kadar bende de var. Ne azı ne çoğu... Herkes kadar işte... Ama kabul et ki uyarı ateşi açmadan roket attılar. Hazırlanacak zamanım olmadı. Ve şimdi yangına sırtımı dönüp su hayal edince yanmayacağımı düşünüyorum. Acınacak halde olduğumu itiraf edip seni mesut etme gibi bir planım yok. Toparlarım, toparlayacağım. “Ne zaman?” diyorsun değil mi? Bilmiyorum. “Tick tock goes the clock and what now shall we play?” Evet işte dram filmimize korku filmi sahnesi geldi, tam oldu. Ne de olsa hayat her şeyden biraz biraz muhabbeti değil mi gazı kaçmış kola tadındaki hislerimden aşırı zevk alan, ruhumun mazoşist kısmı? Şimdiden özür dilerim ama senin de kendi gözyaşlarıyla yarattıkları acı havuzunda hiç çırpınmadan boğulmayı bekleyen depresiflerden biri olmana izin vermeyeceğim. “Bana sökmez bu cesur yürek ayakları” bakışının altında, dediklerimin gerçek olduğunu bildiğini bilmesem şu dakika vazgeçerdim. Ama beni benden iyi kim tanıyabilir ki? O zaman ebedi arkadaşım; tüm acıları, sevinçleri, hüzünleri ve en önemlisi heyecanıyla “Show must go on”.

0 yorum:

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea