2 Kasım 2016 Çarşamba

Sensin Nöbet

Gönderen Hazan Çıtlak zaman: 21:43
           Size bu yazıyı 36 saatlik nöbetimin 13.saati civarlarında yazıyorum. Daha önümde upuzun bir gece bir gündüz ve de  29 tane bazıları minnoş, bazıları hiç çekilmez, binbir farklı hastalığı olan 29 tane hasta var.
           Dahiliye servis gerçekten bambaşka bir dünya. Benden önce arkadaşlarım yaptı, bazıları gerçek bazıları şehir efsanesi bir sürü hikaye dinledim ama anladığım tek şey yaşanmadan anlaşılamazmış.
            Her gün 6da uyanmak, 3 güne bir 36 saat nöbet tutmak, nöbetlerde zırt pırt uyanmak ve tam eve gideceğim diye sevinirken saat tam 16.55te hasta yatması... Bunlar olayın mekanik boyutu. Şu an eminim bir çoğunuz "ben yapamam" diyerek konuyu kapattı ama asıl yapılamayacak olan kısmı daha farklı. İnsanoğlu bukalemun misali. Hangi ortama koysan çat diye uyum sağlıyor. Hem de kendi bile fark etmeden. Eminim herkes her fiziksel koşula alışır. Ama olayın psikolojik boyutu... İşte orada benim de devreler yanıyor.
           Dahiliye servislerinde, en azından Hacettepe'de, bazı hastalar aylarca kalır serviste. Servis intörnleri değişir, asistanlar değişir, hemşireler değişir. onlar kalmaya devam eder. Bu hastalarla arada tarifi imkansız bir bağ oluşur. Mesela o 5 yıl boyunca bize öğretilen "Ahmet amca değil Ahmet bey" olayları sökmez burada. Ben şimdi Hanife teyzeye "Hanife hanım bugün nasılsınız? Size bugün endoskopi işlemi uygulamayı planlıyoruz. İzin veriyor musunuz?" desem döner arkasına bakar başka biri mi var diye. Burada olay "Hanife teyze sancı var mı?  Bugün karnına hortum salcaz. Yemek yeme ha!" şeklinde ilerler. Hanife teyzeye endoskopi randevusu alabilmek için telefonda saatlerimi harcadığımı bilmez o. Bilsin de istemeyiz zaten. Zaten üç gün önceden başlamıştır sormaya. "Hani hortumla bakacaktınız? Ne oldu bizim hortum işi?"
            Hadi diyelim posta saatinde gelip hastayı götürdü (imkansız ama) hadi diyelim işlem sorunsuz yapıldı(uzak ihtimal) ve sonuç raporu çıktı. Hanife teyze kanser. Nasıl söyleyeceksin? Her sabah "keklik, sarı kuzum hayırlı haberle gel. Ne zaman gidiyom köyüme?" diyen 70 yaşındaki teyzeye nasıl diyeyim kanser olduğunu, ameliyat olması gerektiğini?
           Seviyorum bu işi. O konuda netim ama başa dönsem seçer miyim? İşte orası muamma. Hacettepeye başladığım andan beri "cerrah olacağım, ben babamın kızıyım" şeklindeki düşüncelerim tersine dönüp koşmaya başlayalı çok oldu. Şuan"rahat bir bölüm olsun. Öleni sakatı olmasın. Nöbetler minumum, tatil yatış maksimum olsun. Çok parada da gözüm yok"düşüncesi hakim bana. İdealistliğe elveda, huzura, rahata merhaba...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Bunları duydukça acaba hata mı yaptım diye düşünmeden edemiyorum...
Umarım benim meslek aşkım da nöbetlerde bitmez.
Kolay gelsin size.

 

Bir Garip Doktor Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea