babam için bir bahçeyi sulamaktan kurtuluş, bir nimet olsa da benim için çoğu zaman beni içime işleyen soğuk ve berbat olmuş saçlarla karşı karşıya bırakan bir kalpsizdir. Ama bugün yağmura kızmıyorum. Çünkü yağmasının bir amacı var. Gökyüzü gidişime ağlıyor. (Bu satırları okurken "kendimi beğenmişliğimden" dert yanan arkadaşım evet o güller de ben geçeceğim için yola dökülmüştü.) Yani olayı fazla dramatize etmeye de gerek yok ama Trabzon'da neredeyse bir aylık kurağın üstüne tam gideceğim gün gökyüzünde birilerinin vanası patlamış gibi yağmur yağınca hipotezim teoriye geçmek için bir adım atmış oldu.
Yağmurdan bu kadar dert yandıktan sonra yaz tatilimi geçirmek için Londra'ya gidecek olmam oldukça ironik. Orada yağmura doyacağıma hiç şüphem yok. Zaten yağmura doyma sınırımın ayda bir gün olduğu düşünülürse doyacağım hatta kusacağım. (Ramazan ramazan doğru konuş be) Ama şuan yağmurdan çok daha büyük sorunlarım var.
Bir de şöyle bir mevzu var bence yük+insanın kilosu= bir sınır (mesela 150 kilo olsa asla hayır demem) olması lazım. Sonuçta bavullar da insanlar da aynı uçakta seyahat ediyor. Ynlış anlamayın beni 150 kiloyu aşan insanlar da tabiki uçağa binecek. Mesela onlara da 30 kiloluk yük sınırı konulabilir. Tıpta çareler tükenmez. Madem bayana pozitif ayrımcılık yok negatif ayrımcılık olsun. Erkeklerden az olan kilolarımız bize götürülecek çanta, ayakkabı olarak dönsün.
Yıl boyu neredeyse kendimi derslere adadıktan sonra, yurt dışına gitmeden önce tüm derdim ve sıkıntımın "Orada ne giyeceğim?" sorusu olmasını bu kadar serzenişten sonra ben de yadırgadım. Tamam şu saatten sonra "Güzel bir tatil geçirebilecek miyim?" sorusunu gündeme getiriyorum. Tabi bavulumu hazırladıktan sonra.
Şimdi hepinize fevkaladenin fevkinde, kafanızdan asla silinmeyecek, üstünden bir ömür geçse de "ah 2013 yazı" dedirtecek kadar güzel tatiller diliyorum. Bir daha ne zaman görüşürüz bilmiyorum. O zamana kadar kendinize cici bakın ve tüm güzellikler sizin olsun. Mutlu günler :)
0 yorum:
Yorum Gönder